BÖLÜM ☆ 34

1.6K 158 124
                                    

Selammm <3

Bu bölüm sizi çok ağlatmam canım🤌🏻

TAVSİYE
Bu arada büyük tavsiyem, bu bölümü okumadan önce 15. bölümün başını iki dakika okumanız. Unuttuğunuz bir detayı hatırlamanız gerekebilir.

4 SENE SONRA

Taksiden inip yapım şirketinin binasına doğru adımlarken telaşlıydım. Patronla olan görüşmeye geç kalmıştım ve bunun sebebi tamamen lanet trafikti.

"Müsait bir yerde inebilir miyim?"

Taksicinin beni bıraktığı yapım şirketi binası önünde, aceleyle tutarı ödedim ve aşağı inerek spor ayakkabılarım içerisinde koşturmaya başladım. Yaklaşık iki senedir bu şirkette yardımcı olarak çalışıyordum. Birçok filmin yapımında, yönetmenlerin yanında stajyer olarak çalışıyor ve onlardan gerçek işi öğreniyordum. Şimdi ise artık kendi filmimi çekmemin vakti gelmişti, bunu bana diyen ise patrondu.

O kadar heyecanlı ve telaşlıydım ki binanın asansöründen yukarı kata çıkarken çişi gelmiş bir çocuk gibi kıpırdanıp duruyordum.

Kata geldiğimde asansör yavaşça açılmaya başladı, ben ise onun tamamen açılmasını bile beklemeden arasından sıyrıldım. Patronun odasına doğru koştururken, Hacer Abla'ya ayaküstü bir selam vermeyi ihmal etmemiştim.

Kapalı kapıya peş peşe üç kere tıklattıktan sonra bir komut beklemeden kendimi içeriye attım. "Mehmet Bey, çok özür dilerim, aşırı trafik vardı."

Odanın içerisinde bir misafiri olduğunu fark ettiğim an dudaklarımı birbirine bastırdım ve acaba bir pot kırdım mı diye gözlerimi Mehmet Bey'e diktim. Önünde duran genç bir adamla tokalaşıyorlardı.

"Sorun değil Umur. Sen gelene kadar başka bir görüşme yaptım."

Düşündüğüm ilk şey, bana vereceği işi bir başkasına verdiğiydi. Bunun öfkesiyle neredeyse kaşlarımı çatacaktım, ta ki genç adam arkasını dönüp benimle göz göze gelene kadar.

Ben bu yeşil gözleri tanıyordum. Hem de aşırı yakından.

"Yiğit?"

Dudaklarımdan şaşkınlık ve mutlulukla dökülen ismi karşısında Yiğit'in dudakları alabileceği en geniş gülümsemeyle kıvrıldı. "Umur?"

"Senin ne işin var burada?" Kapının yanından ayrılarak ona doğru yürüdüm, patronumun bir adım ötemde olmasına aldırış etmeyerek bir kolumu boynuna sardım. O da aynı şekilde belime sarıldığında içimden kopan bir parçanın gözyaşlarımı tetiklediğini hissedebiliyordum.

Onu özlemiştim.

Geride bıraktığımız dört sene çok tuhaftı. Ayrılmamıştık ancak kesinlikle sevgili de değildik. Bir bilinmezlik içerisinde tıkalı kalmıştık. En sonunda Yiğit, bizi bu belirsizlikten kurtarmaya karar vererek tüm ilişkimizi arkadaşlık boyutunda bıraktıracak hareketler sergilemişti. Yalan yoktu, üzülmüştüm ama çökmemiştim de.

Gerçi arkadaşlarımla takıldığım birkaç gecede, sarhoş olup onu aramam işleri çoğu zaman arkadaşlık boyutundan çıkartmıştı ama günün sonunda yine o ve ben dosttuk.

AYRILIK SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin