BÖLÜM ☆ 26

2.8K 292 285
                                    

MERHABALAAAAR❤️

Keyifle yazdığım bir bölüm oldu, umarım siz de beğenirsiniz. Hepinize keyifli okumalar.🌚

SINIR
150 OY
200 YORUM

Aynanın karşısında, aramızdan birinin düğünü olana dek muhtemelen son kez hepimizin güzel göründüğü bir pozu çektiğimde genişçe gülümsüyordum. Kafamızı birer tavuk gibi eğip çektiğim fotoğrafa hep birlikte baktık. Seray, çevresi geniş şapkasının ucuna dokunuyor, Selin bir prenses gibi elbisesinin eteğini tutuyor, Eliz sanki yeterince seksi görünmüyormuş gibi elini saçından geçiriyordu.

Ben de işte telefona bakıp gülümsüyordum.

Yoklama sırasının ilk yarısını alan adam, Eliz'in ve benim fotoğraflarımı çoktan çekmişti. Uzunca bir süre boyunca hangi pozumuzun daha iyi çıktığını beyin fırtınası yaparak tartışmış, sonunda Eliz ve benim için harika fotoğraflarımızı bulmuştuk. Sırada ise Selin'in ve Seray'ın fotoğraf çekimi vardı ve onların fotoğrafını genç bir çocuk çekecekti.

"Artık yeter be!" diye söylendi Selin. "Fotoğrafı çekilelim de gidip hamburger yiyelim."

"Aslında sizin sıranız gelene kadar gidip yiyebiliriz."

"Hayır," Başını hızla iki yana salladı, düzleştirdiği saçları savrulmuştu. "Göbeğim mi çıksın istiyorsun? Zaten zar zor sakladım onu."

"Nerede göbek?" Seray elini onun karnına doğru salladı. "Yok öyle bir şey."

"Göbeğim olduğunu biliyorsun, cowgirl."

"Bana bir kere daha cowgirl de de o göbeğini patlatayım senin."

Seray'ın taktığı şapka herkesin ilgisini çekiyordu çünkü diğer kızların süslü tokaları yanında gerçekten dikkat çekiciydi. Ayrıca hepimiz gibi bir elbise giyinmek yerine kolsuz bir tulum giyinmeyi tercih etmişti. Tüm kızlar yine bir şekilde birbirine benziyordu ama Seray hepimizden farklı ve güzeldi.

"Göbüşlere laf yok," diyen Eliz bir elini Selin'in omzuna attı ve onu kendine doğru çekti. Bu sarılma yalnızca bir saniye sürdü çünkü Selin onu kendinden itti.

"Sen sus be! Göbeksiz karı."

Seray, Selin'i yanına çeken kişi oldu. "Bence de sen sus, pis zayıf yelloz."

Hakaret olarak söylense de üzerine düşen iltifatı memnuniyetle kabullenen Eliz'in yüzüne baktım. "Bir de gülümsüyor şuna bak," diye konuştum tiksintiyle. "Parpara Balvin."

"Ne?" Selin bana döndü. "Gerçeğini unuttum."

"Selin Temirci!" Fotoğraf stüdyosuna ait iki odanın birinden, sınıf listesinin ikinci yarısını çeken genç çocuğun sesi duyuldu. Selin bir tavşan gibi telaşla arkasını dönüp genç çocuğa baktı.

"Ben mi?"

Esmer çocuk kaşlarını kaldırdı. "Bilmiyorum, sen mi?"

"Evet, evet ben."

Selin yerinde hafifçe zıpladı ve topuklu ayakkabıları üzerinde küçük küçük adımlar atarak adamın çekim yaptığı odaya girdi. Bu esnada derin bir nefes vererek, "Kaldı bir." diye yakındım. Açtım ve artık hamburger gömmek istiyordum. Üzerimdeki elbiseyle, topuklu ayakkabılarımla, güzel makyajım ve saçlarımla nasıl göründüğüm önemli değildi; hâlâ aynı mideye sahiptim.

"Seray, kanka gelsene iki dakika." Küçük stüdyonun diğer ucundaki koltukta neredeyse üst üste oturan erkeklerden Berk'in seslenmesiyle Seray bizim yanımızdan ayrıldı. Eliz'le yalnız kaldığımızda hızla benim koluma girmiş, stüdyonun dışına doğru çekiştirmişti.

AYRILIK SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin