BÖLÜM ☆ 21

5.3K 309 264
                                    

Selamlarrrr Beklemenize değecek uzun bir bölümle geldim. Bence bölümü seveceksiniz :)

Satır arası yorum yapmayı, oy vermeyi unutmayın. İyi okumalar❤️🌚

"Olayları daha demin Seray anlattı," dedi Ezgi  çerezleri tabaklara boşaltırken. "Sana yemin ediyorum o kadar çok fizik sorusu çözmek zorundayım ki olanları gün içinde duymadım bile. Çok üzgünüm."

Yıllar önce çok boktan bir sebep yüzünden aramızın bozulduğu ve bu sene de bir nevi Ardıç'ın sayesinde tekrardan barıştığımız Ezgi'nin yüzünde gerçekten üzgün bir ifade vardı. "Saçmalama kız," diyerek onu bu yersiz düşüncesinden kovmaya çalışırken gazozları dolduruyordum. "Aslında o an o kadar sinirliydim ki eğer yanımda olsaydın bile seni fark etmezdim."

Ezgi kibar bir kıkırtıyı dudaklarından bıraktı, çerezleri tabaklara doldurmayı bitirdikten sonra kalçasını tezgâha yaslayarak bana baktı. "İnsanlar haddi olmayan işler hakkında konuşmaya bayılıyorlar, ne söylediğinin bir önemi var mı? Sonuç olarak ne seni ne de Ardıç'ı tanıyordu."

"Aynen öyle," Kendimi aksi şekilde avutmamın imkanı yoktu. İnsanlar konuşurdu ve o da sadece ne dediğini bilmeden konuşuyordu. "Ama yine de dışarıya böyle bir izlenim verdiğimi bilmiyordum." Parmaklarımı kafamın hizasında kaldırarak hayali birer tırnak işareti yaptım. "Orospu yani."

Ezgi rujlu dudaklarını aralayarak derin bir nefes verdi ve ardından kahverengi gözlerini usulca baydı. "Orospu değilsin."

"Seray öyle düşünmüyor." Adını bugün öğrendiğim ama göz aşinalığım olan kız gözlerimin önüne gelince sinirli bir nefes aldım burnumdan. "Ve bir de Çağla..."

"Seray'a göre onun kankaları orospudur." Ezgi tatlı bir tavırla dudaklarını birbirine bastırdı ve omuz silkti. "Çağla'nın ise hiçbir dikkate alınır yanı yok." Birçok bardağa gazoz doldurma işlemim bittikten sonra Ezgi'ye döndüm ve kollarımı onun boynuna uzatarak ona sarıldım. Onu seviyordum, harika biriydi ve ben keşke şu lise hayatımın yarısı boyunca onunla küs kalmasaydım.

"İyi ki varsın," Çenem onun mor kazağının sardığı omuzuna yaslıyken gözlerim mutfağın beyaz fayanslarındaydı. Sırtımı dostane bir şekilde sıvazladı, daha sonra içinde olduğumuz durumun havasını değiştirerek, "Yiğit'le de çok yakışıyorsunuz var ya," dedi keyifli bir sesle. Ondan aceleyle geri çekildim ve saniyesinde yüzümde bir gülümsemeyi kondurabilmiş yorumuna, "Yaa," diye şımarık bir çocuk hareketi sergiledim. "Öyle deme yemin ederim gider evlenme teklifi ederim şimdi."

Ezgi omuzları sarsılarak güldü, kaşlarını hınzır bir ifadeyle oynattı. "Et bakalım, kabul eder gibi görünüyor."

"Gaza getirme beni."

Mutfakta hazırladığımız şeyleri salona birer birer taşırken salonda oldukça koyu bir muhabbetin döndüğünü fark etmiştim. Büşra, geldiği andan itibaren benim arkadaşlarıma -özellikle Selin'le çünkü o ikisi yemek yemeyi çok seviyorlardı- çok iyi anlaşmışlardı. Yiğit tekli koltuğun oradan Eliz ve General'le bir şeyler konuşuyordu ve üçünün de ciddiyetine bakılacak olursa bugünkü saçma sapan olaylar hakkında değerlendirme yaptıklarını ya da Eliz'in yine o konu hakkında Yiğit ve General'e çok detaylı bilgi verdiğini söyleyebilirdim. Orta sehpaya yerleştirdiğim içeceklerden sonra doğrulduğumda, "Yiğit," diyerek baktım ona. Yeşil gözleri duraksamaksızın beni buldu ve kaşlarını hafifçe kaldırdı.

"Efendim?"

"Talat ne zaman gelecek?"

Yiğit pantolonunun arkasına uzandı ve, "Hemen soruyorum." dedi. Onu buraya gelmek için ikna etmesi uzun sürmüştü ama sonunda gelmeyi kabul etmişti. Aslında gelmek istememesi konusunda onu pek haksız bulmazdım çünkü onunla ben en iyi arkadaş sayılmazdık ve birden benim evime gelecek olması biraz garip olabilirdi. Ayrıca evde Büşra vardı ve o ikisinin yılbaşı gecesinden itibaren görüşmediklerini biliyordum. Hem birbirlerine âşık oldukları için bu işi çok daha zor kılıyordu.

AYRILIK SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin