AYRILIK SENDEOMU adlı hikayemin birinci bölümüne hoş geldiniz! İyi okumalar!
Başladığınız tarihi buraya bırakır mısınız?
☆
"Salonda kurttuğun tarhanan olayım, anne!"diyerek bağırdım telefondan. Bağırmakla anırmak arasındaki o ince çizgide bana göre bağırıyordum. Fakat yanımdaki kızlar benimle aynı düşüncede olmayabilirdi. "Aynı anda her işlevi gören sarı bezin olayım! Ayağının altındaki ultra acı veren terliğin olayım!"
"Hayır demeye devam edeceğim, Umur. Bence şansını zorlama."
Bir konuda noktasını koyduktan sonra yerlerde sürünsem bile geri adım atmayan, evin diktatörü olan annem tavrında fazlasıyla netti. Halbuki üç evladı arasından en mükemmel olanı birkaç saatliğine alışveriş merkezine gitmek istiyordu.
"Anne ama Seray tek başına alışveriş merkezine gitmeye çok korkuyor." Yanımda oturan ve internetini büyük bir bonkörlükle açmış Eliz'i sömüren Seray, yandan bir bakış fırlattı bana. Annemin duymamasına özen göstererek, "Siktir, deli."diye konuştu. Orta parmağıma siyah eklem yüzüğü taktığım sol elim kaldırdım, ona vurdum.
"Umur fazla saçmalıyorsun şu an." Annemin bıkkınlık dolu sesi ilişti kulağıma. Net çizgisin aşmış ve sıkıntı dolu haline geçtiyse yaklaşık bir buçuk dakika sonra bağırmaya başlayacaktı.
"Ya ne var çıkışta alışveriş merkezine gitsem? Geç kalmayacağım bak, söz."
"Dershaneye soru çözmeye git desem karnın ağrıyor ama, değil mi?"
Ayda bir bizim evde gerçekleşen gündeki teyzeler gibi büzdüm ağzımı. "A-aa,"diye bir ses çıkardım ayıplarcasına. "Okullar açılmadan bir ay önce başlayan dershane ama suçlu benim, öyle mi Derin Hanım? Bünyem dersleri kaldırmaya hazır olmadığı için karnımın ağrıması gayet doğal bir kere."
Önümüzde oturan ve keyifle annemle konuşmamı dinleyen Selin, gülüp bana el haraketi çekti. "Senin bünye okul bahçesinin yanından geçmeyi bile kaldırmıyor, kızım."dedi annemle konuşuyor olmamı dert edinmeyerek.
"Hadi kızım, hadi."dedi annem başından savdığını fazla belli eden bir halde. "Çıkışta hemen eve gel. Melek'le ilgilenip yemek hazırlamam gerekiyor. Oyalama beni."
"Yalnız o değilde,"dedim son kozumu kullanarak. "Bu yaptığın tam bir cinsiyetçilik, biliyor musun? Harita Oğlan her gün akşam ezanından sonra eve geliyor. Ama kız çocuğuna gelince, yok göndermem, oluyor değil mi? Yazıklar olsun anne."
"Kardeşine Harita Oğlan deme." Kaşlarını çattığını hissedebiliyordum. Hatta beyninde yanmaya başlamış olan terlik butonunun çalıştığını da hissedebiliyordum. Terliğini çıkartıp evin her hangi bir köşesine benmişim gibi atabilirdi. "Onun adı Atlas. Ayrıca Umur Hanım, kardeşin dışarıda futbol oynuyor. Pencereden baktığımda onu görebiliyorum. Bizim evden alışveriş merkezi görünmüyor, kusura bakma."
"Nereden çıktı bu, pencereden baktığımda gördüğüm yer güvenlidir algısı hiç anlamıyorum." Kaşlarımı çattım, çirkefleştim birden. Telefondan olunca daha bir özgüvenli oluyordum. "Aman be! Lanet olsun alışveriş merkezine! Sadece bir dondurma yemek istemiştim! Kapat anne, kapat! Çok yazdı!"
Hayatım boyunca yapabileceğim en büyük hatalardan birini yaptım ve annemin yüzüne telefonu kapattım. Nereme güvenip böyle bir baş kaldırmaya ön ayak olmuştum bilmiyordum ama bu yolda tek başıma olduğumu biliyordum. Kızlar bile artık onların adını kullanıp sevgilimle buluşmamdan sıkılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK SENDROMU
Teen Fiction"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç seni aldatıyor." Espiri üçe ayrılırdı: Asla komik olmayan fakat karşısındaki insanın gülüşüne gülündüğ...