HELLÜÜÜ💗🔥 Biz geldik!
Size çok eğlenceli ve uzun bir bölüm getirdim. Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi de unutmayın lütfen. Keyifli okumalar! 💦
☆
Acemilik şöyle bir yana dursun, araba kullanırken gergin bile görünmüyordu. İki eli de direksiyondaydı, yeşil gözleri dikkatle yola odaklanmıştı ancak rahattı işte. Parmakları direksiyonu, "Ben acemiyim." dedirten bir sıkılıkla kavramıyor, bir şeritten başka bir şerite geçerken tökezlemiyordu. Ona yolu tarif edip onun deyişiyle bir navigasyon olmuşken aynı zamanda onunla konuşuyor, o bana bakamıyor olsa da ben onu izleyebiliyordum. Fiziksel yapısı bir kızı kendine çekmeye yetecek kadar çekiciydi fakat ona ister istemez bu kadar bağlandığımı düşünmemin ana sebebi karakteriydi. Çevresindeki insanlara koşulsuz değer veriyordu ve bunu, yılbaşına bir saatten az kalmışken arkadaşı için rahatını bozmasından direkt olarak çıkarabiliyordum.
"Siz üçünüz nasıl yakın oldunuz?" diye sordum, sağdaki sapaktan sapmasını söyledikten hemen sonra.
"Biz Talat'la lisenin ilk günü tanışmıştık, sıra arkadaşımdı." diyerek başladı anlatmaya. Bakışları bir kere olsun bile bana değmiyor, yoldan gözlerini almıyordu. "Büşra da önümüzde oturuyordu ama hiç sohbetimiz olmamıştı. Sonra bir tenefüs Büşra bize kantine gideceğini, bir şey isteyip istemediğimizi sordu. Bir şey istemediğimizi söylemiştik ama dönerken elinde iki tane kahve vardı ve onu gelip önümüze koyduktan sonra elini yandığından çok şikayetçi olmuştu."
Sağ elini direksiyondan kaldırdı ve güldü. "Tabii o zamanlar onu tanımadığımız için ne kadar sakar olduğunu bilmiyorduk ve o gün kantinden sınıfa çıkarabildiği iki kahve ilk ve sondu. Tüm lise hayatımız boyunca merdivenden çay veya kahve taşırken düştü."
Dudaklarımdan kaçan kıkırtıya engel olamadım ve gözlerimi, yola odaklanmış Yiğit'ten alarak tekrar onun telefonuna çevirdim. Gireceği son sokağı işaret ettikten sonra ilerimizde olan kafe-barı görebilmiştim. Dışarıya doğru rengarenk ışıklar yayılıyor, gürültülü müzik sesleri yükseliyordu. Mekâna doğru yaklaştıkça yılbaşı konseptiyle süslenmiş kafenin önünde onları görmüştük. Talat volta atıyor, elindeki sigarasını içiyordu; Büşra ise kaldırıma oturmuş ve ayaklarını yola doğru uzatmıştı. Ayaklarını sağa sola sallıyor ve durgunca onları izliyordu.
Yiğit, "Hadi, kolay gelsin." dedikten sonra arabayı onların önünde durdurdu ve emniyet kemerini çözüp arabadan indi. Onu takip ettim, peşinden soğuk havaya kendimi bıraktım. Arabanın etrafında dolanırken, "Büşra," dedi Yiğit tatlı ve sempatik bir sesle. Ona yaklaştı, dizleri üzerinde eğilip elini ona uzatıp tutmasını bekledi. "Güzelim, erken gitmişsin sen ya."
Yiğit'ten ilk defa duyduğum kelime her ne kadar bana hitap etmiyor olsa da beni gülümsetmişti. Bu gece içimde, Yiğit'e sıkıca sarılıp saatlerce onu bırakmak istemeyen yanım çok ağır basıyordu. Duruşu, davranışları, gülümsemesi, sözleri... İlk defa bir insanı, cümlelerindeki kelimelerine kadar dikkatle inceliyordum. Bunu ben yapıyordum fakat yaptıran yine oydu.
"Ya Yiğit," Büşra onun elini tutup ayağa kalktı, kollarını gevşekçe Yiğit'in beline sardı. Üzerindeki toz pembe kısa elbisesi ve neredeyse elbisesiyle aynı boyda olan kabarık açık gri montuyla çok şirin görünüyordu. Fakat emindim ki içerideki hâlinde şirin kelimesinden oldukça uzaktı.
Bir süre ona sarıldıktan sonra elini Talat'a doğru kaldırdı. "Bana kızdı. Ona kızar mısın?"
Bizi duyabilecek uzaklıkta hâlâ volta atarak sigarasını tüttüren Talat'a baktı Yiğit. Bir bebeği geçiştiriyormuşçasına, "Bir daha Büşra'ya kızarsan," diye tehdidine başladı. Ardından tekrar Büşra'ya döndü. "Ona ne yapmamı istersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK SENDROMU
Novela Juvenil"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç seni aldatıyor." Espiri üçe ayrılırdı: Asla komik olmayan fakat karşısındaki insanın gülüşüne gülündüğ...