Önceden öyle ihtiyaç duyuyordum sana ki. Bir uyuşturucu gibi bağımlıydım senin varlığına. Bir kere tattıkça ikinicisi sürükleniyordu ardından. Gün geçtikçe yıpranıyordum. Ta ki ben kendimi karanlıkta kaybettiğim o güne kadar. Öyle sıkılmışım ki kendimden aramaya bile uğraşmadan geçtim aydınlığa, orada yeni bir ben ile tanıştım. Memnun gibiyim kendisinden. Daha güçlü, azimli ve hırsıyla yapamayacağı bir şey, atlatamayacağı bir acı yok etrafında. Geçmiş kendisinde pek geride kalmamış gibi şimdi ki zamanla yarıştıracak şekilde yanında. Eskiye olan pişmanlıklarını ise artık bir tecrübe diye tanımlıyor kendisi. En azından denedim gördüm sonucu, aklımda bir soru işareti kalmamış oldu diyor. Düşünüp durmaktansa yaşayıp görmeyi yeğlemiş.
Kendi yeni benliği onu daha iyi hissettiriyor belli ki. Bağımlılıklarını kenara atmış, ihtiyaçlarını gözden geçiriyor kendisi. Artık "bana ne iyi gelir" diye düşünmeye başlamış. Bu zaman kadar bu soruyu kendisine sormadığı için çok hayal kırıklığına uğramış. Çok güvendiği, çok sevdiği için en çok o acı çekmiş. Şimdi yaşıyor çok sevmenin bedelini.
Onu en çok üzen de bu yeni benliğinde eski izlerin var olması. Alışkanlıkların, korkuların devam etmesi. En büyük korkusu ise karanlığa. Çünkü aşk onu o karanlığa alıştırmıştı. Bir perde gibiydi arkası, sır gibi saklı. Şimdi perde kalktı, ışıklar yandı sahnede ise yeni benliği...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...