Sensizlik uçsuz bucaksız bir yol gibi ürkütücü. Seninle tekrardan olabilmek düşüncesi ise yeni alınan bir kitabı okumaya başlamak kadar heyecan verici. Aklımdan çıkmadığın gibi kalbimden de terk edemiyorum seni. Aklım unut derken, kalbim kendinden nasıl vazgeçersin diyor. Arafta kalmış bir şekildeyim ne unutabiliyor ne de kendimden vazgeçebiliyorum. Keşke tutup çeksen, bu araftan kurtarsan beni. İster cehennem isterse cennet olsun rotamız, farketmez. Ben zaten sensizliği yaşarken cehennemde var olmuş gibiyim. İçime düşen acının en büyüğünü hissetmişim. Paramparça olmayı sonuna kadar yaşamışım artık ne farkeder. Cennete bile adım atsam sen yoksan nasıl mutlu olayım? Nasıl hiçbir şey yaşanmamış gibi davranayım?
Çok zor artık küçük bir gülümsemenin bile bana haram olduğunu hissederken çok zor mutlu olabilmeyi düşünmek. "İçim kan ağlıyor" lafını iliklerime kadar yaşıyorken çok zor unutabilmek.
Senden vazgeçemem ama bana yaptıklarını da unutamam bu yüzden bir seçim yapamıyorum ve arafta kalmış bir şekilde ya bir mucize olmasını ya da yok oluşumu beklemeyi tercih ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
DiversosBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...