Bir kalemin ucundan dökülüverilen kelimelerin hiç bu kadar acı verici olacağını düşünemezdim. Bembeyaz bir kağıt parçasını kirleten o siyah mürekkep içimdeki karmaşık duyguların temsili gibi, darmadağın. Yazdıklarını okuyorum sen üzülme, mutlu ol diye gidiyorum değişinin üzerine gözyaşlarımı akıtıyorum.
Yüreğimde bir sancı ellerimde ise bir boşluk hisseder gibiyim. Aynı gökyüzü altında farklı yerlerde oluşumuz canımı çok acıtıyor. Milyonlarca kişi arasından sadece yanıma yakışan, kalbime dokunan tek kişi senken yüreğimi parçalayan tek kişinin de sen olması içimi mahvediyor. Beni kendine mahkûm etmişken seni başkası ile düşünmek, her nefes alışımda ölümü tatmak gibi acı veriyor. Aynı gökyüzü altında olmak beni rahatlatsa da yanımda olmanı istiyorum. O gökyüzünden düşen yağmur damlaların altında seninle birlikte ıslanmak istiyorum. Senin kokuna doyamamışken onu benden yoksun bırakmanı hazmedemiyorum. Bizi bir tek ölüm ayırır derken ki gerçeklik duyguna kanmışken, senin benden gidişini kabullenemiyorum. Yüzünün her bir köşesini ezbere biliyorken yine de rüyalarımda seni görmeği dileyerek uyuyorum.
Şimdi sen söyle, o kağıt parçası acıların bana doğacağının bir habercisi iken benden nasıl mutlu olmamı istersin ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...