Yıldızları saymaya çalışırdım küçükken. O kadar çoklardıki nerede olduğumu karıştırır, baştan saymaya başlardım. En parlağını aralarından seçer ona Efsunkârım derdim. Büyüleyici yıldızım benim. Gündüzlerim dakika saymakla geçer, güneşin batışını dört gözle beklerdim. Etrafın karanlığa boğulacağı zaman için sabırsızlanırdım. Gökyüzü, yıldızların gözle görülebileceği karanlığa ulaştığında ben çoktan odamın penceresinde olmuş oluyordum. Aralarından kıskandığım parlaklığa sahip olanına gün içinde neler yaptığımı anlatır, ilerde onun gibi güzel olabilir miyim diye sorardım. Karanlığı hep görmezden gelir efsunkârımla konuşurdum.
Birgün yine odamın penceresinden güneşin batışını izliyor, içimin huzurla dolmasını sağlıyordum. Birkaç dakika sonra gecemin aydınlığını, benim en yakın arkadaşımın geleceğini bilerek yerini gözlüyordum. Dakikalar saatlere, bugünler, dün olacak zamana ulaştığında anladım ki bu gece yok, gelmeyecek bana. Napacağım ben diye düşünüyor duruyordum. Konuşmaya ihtiyacım vardı. Bugün yaşadıklarımı anlatmaya ihtiyaç duyuyordum yoksa boğulacak gibi oluyordu bedenim. Diğer yıldızlara bakışlarımı çevirdim ama yapamazdım bunu efsunkârıma ondan başka bi yıldızla konuşursam ona ihanet edeceğimi düşünürdüm. Bu yüzden hep görmemezlikten geldiğim karanlığa çevirdim bakışlarımı ilk başta utana sıkıla anlatmaya, konuşmaya başladım. Konuştum... konuştum... ve ilerleyen günlerde onu benimsemeye başladım. Bugünler yıllara dönüştüğünde ise etrafıma bir bakmaya başladım. Oynayamadığım oyunlarımı, anneme sarılamayışımı, babamın saçlamı okşamak yerine, koparacak gibi çekmesini ve tek arkadaşımın sadece karanlıkta ortaya çıkan, nokta gibi görünen bir yıldız olduğunu fark ettim. Değer verdiklerimin ise benden uzaklaşmaya başlamalarını küçüklükten tecrübe edindiğimi yeni yeni anladım. Ben küçücük bedenime koca bir insanı yaşattığımı daha yeni öğreniyorum. Bana "kim" olduğumu sorduklarında idrak ettim ki 21 yaşıma kadar kendime bile sormaya korktuğum soru buymuş meğer. Düşündüm durdum ama bir sonuca varamadım.
Hâlâ o pencerede bekleyen küçüklüğünü yaşayamamış bir kız çocuğumu yoksa yarınlarına karanlığını götüren 21 yaşındaki genç bir kız mı? Ben gerçekten kimim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...