Saat gece yarısını gösteriyordu. Yatağımda yatmış bir şekilde pencereden dışarı bakıyor ve düşünüyordum. Dışarıda yanıp sönen bir sokak lambası vardı, aynı korku filmlerinde ki ışık gibi yanıp sönüyordu. Ya da benim içimdeki ışık gibi mi demeliydim?
Bir umut gibi yanıyor sonra sana o umudu veren gelip onu da senden alıyor. Ne acı değil mi? Daha o duyguyu yaşayamadan elinden alınması. Bırakmak istemediğin halde senden kayıp gitmesi. İşte hayat ne umutlara bağlı ne de hayallere. Nasıl yazılmış ise kaderin öyle devam ediyor. İnsanın önüne iki seçenek veriliyor biri iyiye diğeri ise kötü yola çıkıyor. Ya ben hangi yolu seçtim, hangisi benim kaderimin iyi hâli? İşte orasını zaman gösterecek yaşayıp öğreneceğim tecrübelerimi böyle kazanıp hatalarımdan ders almayı akıl edineceğim. Gün gelecek bende kendi yolumu elbette bulacağım. Ya iyi ya da kötü yolu seçeceğim ama en azından kendi kararlarımı vermiş olacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...