Aydınlığı sevmem tercihlerim karanlıktan yana. İnsan oğlu önce kendini sevbilmeli ki etrafındaki iyi olan şeyleri de görebilsin. Benim hayatım hep çıkmaz bir sokakta var oldu. Aydınlık sokaklara varabilmem için önce kendi sokaklarımı karanlıktan yoksun bırakmam gerekiyordu. O sokaklara bir çıkış yolu bulmalı, güvenilir kılmam gerekiyordu. Çok istedim bunları yapabilmeyi, ama bazen istediklerimiz sadece bir köşe yazısı olabiliyor, tıpkı bu isteğim gibi.
Yaşadıkça farkettim alışıyormuşum bu sokaklara. Karanlığı meğersem hep içimde taşıyormuşum. Gittiğim yerlerde hep gölgem gibi benimle geliyormuş sessiz, sakin ama bir o kadar da etkileyici bir şekilde. Ona bağlanmışım, bana hep aydınlığı sunduğu hâlde ondan vazgeçmemişim. O sokaklara kendimi yabancı hissedeceğimi onsuz bir yolda yürüyemeyeceğimi söyledim. Reddetti bu söylediklerimi kendi karanlığında bir ışık kaynağı olduğumu kendisinin buna ihtiyacı olmadığını söyledi. Karanlıkta en iyi şekilde görebildiğini benim ise onu kör ettiğimi söyledi. Bir çıkmaz sokakta terk edildikten sonra kendime şöyle sordum hadi bu sokakların bir çıkış noktası yok ama ya kalbimin, onun da bir çıkış noktası olmaması bir tesadüf mü yoksa karanlık adamımın bir başarısı mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...