İnsan bazen yüzünde sahte bir gülümseme ile dolaşır etrafta. Acılarını, üzüntülerini o yüzündeki maske ile saklar. Çok mutluymuş izlemini verir dışarıdaki insanlara. Hiç yıkılmamış, hep sevilen kişi olmuş gibi. Oysa ki içinde bir yerde öyle bir duygu var ki kelimeler kifayetsiz kalıyor onu anlatmaya. Bunu sadece aynı duyguyu yaşayan kişi anlayabilir. Diğerlerinin söyledikleri ise sadece varsayımlardan ibarettir.
Hayatımın bir dönemi umursamazlıklarla geçti. Önceden attığım çığlıkları, kulak arkası yapan kişilerin yaptığı gibi. Bu umursamazlık duygum yardıma ihtiyacı olanlar için geçerli değil, onlara her zaman elimi uzatmaya, o bataklıktan çıkarmaya çalıştım. Bu duygu, sadece her şeye bir yorum yapan, insanların ne yaşadıklarını bilmeden yargılayan kişiler için geçerli. Ben duysam, umursuyor olsam bir şey değişmez, çünkü bu kalp daha önce çok kez parçalandı. Şimdi ise iki, üç ezilme ile atmayı bırakacak değil. Bir kez tattı o çöküşü, gördü o karanlık kuyuyu. Artık bana bir duyguyu yaşatamaz.
İnsan sadece görmek istediği kadarını görür, duymak istediği kadarını ise duyar. Gerisi onun için bomboş. Bu yüzden kişinin yüzünde takındığı sahte gülümsemeyi göremeyen kişi, mutluluğu hisseder. Maskenin arkasını görebilen kişi ise orada acıların izlerini görür. Artık karşındaki bir insanı yargılamak yerine onu anlamaya, yardımcı olmaya çalış. İstemiyor gibi görünse de en çok onun anlaşılmaya ve sarılmaya ihtiyacı var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Ses
RandomBir insanın söylemediği ya da söyleyemediği şeyleri dışarıya yansıtma şekli elindeki tuttuğu kalemden geçer. Dilinin söyleyemediği sözleri, zehirleri bir kalemin ucundan döküverirsin. Belki fazla kırıcı olursun ama sen zaten mahvolmuş bir şekildesin...