Dördüncü Nüsha
"Baksana şuna... Bak... Ne kadar hoş bir adam. Tam olarak yanımda yatırmak istediğim türden..."
Büyükçe bir reklam panosuna yüzü zımbalanmış ve yemek yediğiniz her dakika itici bir gülümsemeyle sizi izliyormuş gibi hissettiğiniz bir idolün fotoğrafı Lisa tarafından anlık sesli bir tacize uğruyor.
Ne kadar önceydi?
Bir saat sanırım. Bir saat mi? Sayılır. Arabada ağladım.
Nasıl devam etmişti o olay?
Gelmişlerdi işte, en son arkadaşlarımı birbirleriyle tanıştırdığımı hatırlıyorum. Sonra hiçbir şey olmadı. Lisa, Yujin'e eteğini nereden aldığını sordu. Yujin çok bilindik bir butiğin adını söyledi. Lisa, Yujin'in sıfır beden olmasına pek bir imrendi. Yujin tüm övgüyü üzerinden defetti. "Yoo," dedi ellerini önünde sallarken, "Yoo, ben kalça seviyorum, sıfır beden olunca kalçan pek olmuyor. Senin vücudun gayet iyi."
Lisa avunmuş gibi davrandı ama zaten o da bir kalça istemiyor.
Ardından yine uzun bir sessizlik. Şimdi ne olacak? Aynen bu soru soruldu. Baekhyun bunu sorma cesaretini gösteren kişiydi. Ve sonra her şey de orda patlak verdi. Chanyeol hep birlikte bir yerlere gitmeyi teklif etti. Bunu teklif edecek kadar cesareti olan tek kişi de Chanyeoldu.
Dokuz kişiyiz. Kyungsoo aniden eve gitmeleri gerektiğini söyledi. Faye ve diğerleri gelmeden hemen önce fark etmezdi her şey. Bir yere gidilebilir, bir yerde beraberce takılabilirdik. Yujin ise hiçbir şey demedi. Hemen kabul etti gitmeyi. İki kişi azalacağız. Chanyeol ikna etmeye çalıştı, Kyungsoo bir ara bana baktı. Sanki bir şey söylememi bekler gibi ama yok, ben sanırsınız lal olmuşum, dönüp bakamadım bile. Otların içine baktım, bir şeyler aradım. "Yok," dedi güzel sesi, "Biz gitsek daha iyi olur."
İki kişi azaldık.Gidişini iki dakika öncesiymiş kadar berrak hatırlıyorum. Vedalaştı önce bizimle, sonra bu gece tanışma şerefine nail olduğu Faye ve arkadaşlarıyla tekrar tokalaşırken nazikçe gülümseyip klişe laflar etti. Sizi tanımak hoştu, tanıştığıma memnun oldum, kendinize iyi bakın, görüşmek üzere... Bunlardan bir iki tanesiydi işte söylediği şeyler. Sevgilisiyle el ele, salına salına çıktılar bahçeden. Yujin'e dönerek gülümseyişini gördüm.
"O zaman,"
"...biz bizeyiz. İtiraz kabul edemem."
Faye ve diğerleri Baekhyun'dan gelen bu teklife tereddütle yaklaşıyorlar. Ama Chanyeol destek çıkıyor. "Hem artık gerçek bir tanışmaya ihtiyacımız var."
"O zaman sizin istediğiniz bir yere gidelim." diyor Nana. Pek bir kibar. "Aynen, biz arabayla takip ederiz sizi." diyor Faye.
Yaklaşık on beş dakika önce de inanamıyorum her şeyin bu kadar çabuk olup bittiğine. Chanyeol bizi et yemeye, biraz da soju içmeye götürecekmiş diye içimden kendi kendime bir sohbete tutulurken... ağlıyorum. Sessiz sessiz ağlıyorum arka koltukta. Aniden gelen ağlama gibi bir şeydi bu yaşadığım. Hiç de ağlamaklı hissetmiyordum aslında. Kyungsoo ile Romeo ve Juliet balesini izleyemediğime bile darılmadım. Çok basit şeylerden ağlamanın sırası gelir ya bazen; çözemediğiniz bir matematik problemi, yetiştiremediğiniz işler, yapamadığınız bir dans hareketi veya aceleyle hareket ederken kalçanızı masaya çarpmak gibi küçük şeylerin sizi ağlattığı anlar.
Bir mum diktim avcumun içine bekliyorum daha ne gelecek diye.
Sonra da ağladığımı fark eden Baekhyun şaşkınlıkla dönüp bakıyor bana. Ne? Ne olmuş, neden ağlamışım birdenbire? Jongin! Neden ağlamışım birdenbire, iyi miymişim!?