Kyungsoo'nun yabani ve hoyrat erişilmezliği karşısında Wing Jin'i arzulamaya başlıyorum.
Wing Jin ile o, köşedeki yalnız masada kör ışıkların altında sabah beşe kadar sohbet ettik. İkimizin de uykusu gelmişti fakat ikimiz de uyku yerine birbirimizle olan bu sohbeti tercih edeceğimizin samimiyetine yürekten inanıyorduk. Sanki bunca yıl birbirimizi tanımadan geçirdiğimiz dönemde yaşadığımız her şeyi anlatma işini o geceye sığdırmaya çalışıyorduk.
O gecenin bitişi; benim belli bir hedef koymadan adımlarımın bana rehberlik ettiği bir dönüş yoluydu.
Tüm gece konuştuklarımızı düşünürken eve kadar yürümüştüm. İki adım, üç adım, beş adım derken binlerce adım atmış olmalıyım. Eve geldiğimde çıldırmış olduğumu düşündüm. Yatakta bir sağıma bir soluma döndüm fakat uykum olmasına rağmen uyuyamadım. Bu buluşmadan çok fazla zevk aldığımı kendime itiraf ettim fakat çıldırmışlık hissi gelip en tepeme oturmuş gibiydi... Yo, yo kesinlikle çıldırmıştım, çıldırdım, çıldırıyorum!
Kyungsoo'ya çok benzeyen bir kadın... Tüm gece onunla sohbet ettim, eline dokundum ve ayrılırken sarıldık. Sarıldık! Sırtına uzanan saçlarını okşadım. Kıyafetinin kumaşını hissettim. Ve kokusu... yumuşatıcı kokuyordu. Çok güzel bir yumuşatıcı. Resmen kıyafetlerindeki bu koku tüm bedenine sinmiş. Anne elinden çıkmış gibi kokuyordu. Doğup büyüdüğüm evi, annemi özlediğimi fark ettim.Elimde olmadan saniyelerce bilekliğe bakıp gülümseyerek yeni bir ergen gibi davranmaya başladım. Sonraki iki gün de bu böyle devam etti. Durup dururken, kahvaltıda, tuvalette, işte, sohbet ederken inanılmaz ani bir dürtüyle bilekliğe bakıyor ve yeni ergen bir aşık gibi tarifsiz bir neşeyle doluyordum. Daha sık müzik dinlemeye başlamıştım. Ve iki gündür büyük sahneye adımımı dahi atmamıştım. Tamamen oyunuma odaklanmış işten geri kalan tüm vaktimi yazmak için harcar olmuştum.
Yine de itiraf etmem gerekiyor ki her ne kadar ruhen ve bedenen Wing Jin'e dönüyor gibi olsam da Kyungsoo'yu düşünmeden edemiyorum. Hatta, aynı anda iki kişiyi arzulamam mümkün mü? Böyle bir soruyu sorar oldum kendime. Açgözlülük, bencillik, elindekilerle yetinememe... Ne derseniz diyin. Benim için en kötüsü bunlar değil. Sorularımın cevabının olmaması. En azından ben veremiyorum. Tecrübesizim.
Tekrar kitap okumaya başladım. İşe gitmediğim zamanlarda evde kalmaya başlamanın keyfini çıkarıyorum. Oyunum hakkında düşünerek saatler harcıyorum. Diyalogları kurmak en zor kısmı olmaya başladı. İkinci sahne beni zorluyor. Faye ile mesajlaşıyorum çoğu zaman. Onu Chanyeol ve Baek ikilisiyle tanıştırmak istediğimi söyledim. Kabul etti. Wing Jin ile olan randevumu tüm detaylarıyla ona anlattım. Harika bir dinleyici olduğunu böyle zamanlarda tekrar tekrar fark ediyorum. Chanyeol ise hâlâ Kyungsoo'ya tıpa tıp benzeyen bir kadının olmasının aşırı bir durum olduğunu düşünüyor. Onunla buluşmaya gideceğimi söylediğim akşam bana bir değişik bakmıştı. Onun verdiğini söyleyerek bileğimdeki bilekliği gösterdiğimde de aynı bakışı attı. Bana destek olmaya çalışıyor fakat aynı zamanda onun da kafası karışık. Kyungsoo'yu terk etmeye, ya da onların deyimiyle vazgeçmeye, karar verdiğimden beri daha farklı olduğumu söyler oldu. Bazen kötü bazen iyi anlamda. Artık somurtmadığım ve şımarık bir velet gibi davranmadığım zamanları seviyor. Kendime yeni bir uğraş bulduğum için mutlu. Oyunumu Faye'den sonra ona okutacağımı söyledim, bozulmuş gibi davrandı. En son birbirimizi yere sermeye çalışıyorduk.
İşte bu iki gün, aldığım kararlar doğrultusunda hayatıma böyle bir etki etti. Yeni bir başlangıç yapmaya çalışıyorum. Bir arkadaşım karşılıksız aşkından üç senede ancak vazgeçebildi. Belki ben daha iyisini yapabilirim.
Masamda oturmuş camdan dışarı, boş araziye bakarken bunları düşünüyordum.
Son verdim.
Arazi geceleri biraz ürkütücü gözüküyor. Kapkaranlık. Ne olup ne bittiğini göremiyorum. Bir insanın öldürülebileceği ve benim oraya baktığım halde bunu göremediğim için yardım edemeyeceğim gibi ürkütücü ve hastalıklı senaryolar kurarak kendimi korkutuyorum. Bilgisayarımı tamire götürmediğim için hâlâ elde yazdığım oyunumun başından kalkıyorum senaryonun devamında. Odadan çıkıp merdivenleri iniyorum ve Chanyeol'u yere oturmuş bir halde dış kapının yanındaki pencereden bir şeyleri gözetlerken buluyorum.