"Yüzecek miyiz?"
Junmyeon şezlongda uzanıyor ve etle dolu olan karnını sıvazlıyor.
Sehun, "Sen istersen yüzeriz bebeğim." diyerek cevap veriyor sevgilisine.
Masa hepimizin yardımıyla toplandı ve bulaşıklar Baekhyun ve Chanyeol tarafından bulaşık makinesine dizildi. Şimdi herkes ellerinde içkileriyle havuzun kenarında bir yerlere, şezlonglara, oraya buraya oturmuş durumda. Hava iyice karardı, Chanyeol bahçenin aydınlatmalarını açtı.
"Hava karardı gerçi." Alfredo bir şarap içiyor ve uzandığı şezlongda yıldızlara bakarken oldukça keyifli gözüküyor. Hayatı romantize ediyor. Onun için fark etmez gibi. Yüzmek veya yüzmemek, o uzanmış yeni yeni beliren yıldızlara bakarken zaten bu hayatı yeterince seviyor.
Kyungsoo'ya bakıyorum. Birasını yudumlarken oldukça olağan gözüküyor. Olağan ancak bu olağanlık bile bana güzel geliyor. Hep sarf ettiğim bu övgü dolu sözler artık bana da anlamsız gelmeye başlıyor ama ne yapmalı, devam etmeliyim. Onu ne kadar sevdiğimi ve sınırsızlığının yanında nasıl küçücük kaldığımı anlatabileceğim tek yer burası değil mi? Hüzne evrilen aşkımın yanında ben de varım. Hala buradayım. Yani ne istiyorsam hala yapabilirim demek bu. Ben Kyungsoo'dan bahsetmek istiyorum. Yoksa bu yazının benim hakkımda olduğunu mu düşündü birileri? Kim?.. Tabii ki değil! Bu tamamen Kyungsoo hakkında ve benim bundan sonraki tüm yaşamım ondan ibaret olacak. Olağan ama güzel.
Pastayı kestikten sonra bir daha konuşmadık. Sadece bakışlarımız buluştuğunda ara ara Kyungsoo bana gülümsedi. Bense bir aptal gibi yüzüne baktım sadece. Açıkçası içimden hiç gülümsemek gelmiyordu bu yüzden aptal gibi göründüğümü düşündüm. Şimdi ise Kyungsoo şezlonglardan birinde oturup birasını yudumlarken yüzünde belli belirsiz bir tebessümle konuşulanları dinliyor.
"Sen yüzmek istiyor musun?" diye soruyor Chanyeol sevgilisine. Baekhyun omuz silkiyor. "Birileri yüzecekse neden olmasın."
Bana kalırsa bu yüzme mevzusu fazla uzuyor. Yüzmek isteyenler yüzse ve istemeyenler de ne yapmak istiyorsa onu yapsa da olurdu. Niçin herkes birbirini bekliyor ki?
"Ben yüzeceğim." diyorum aniden, beklenmedik bir şekilde. Sonra oturduğum yerden kalkıyorum ve mayomu giymek için odama çıkmayı düşünüyorum.
"Ben de yüzerim o zaman." diyor Kyungsoo. Birasını kafasına dikiyor.
"Çok iyi, biz de yüzelim o zaman. Kalk Oh Sehun." Junmyeon şezlongda mayışan sevgilisini elinden tutup kaldırıyor.
Chanyeol da refleks olarak ayaklanırken, "Mayonuz var mı?" diye soruyor. Junmyeon başını aşağı yukarı sallayıp, "Biz getirdik." diyor.
"Dediğim gibi benim yok."
"Merak etme Kyungsoo, Jongin sana bir tane ödünç verir." Chanyeol bunu dedikten sonra bana bir bakış atıyor. Yukarı çıkmak üzere olan benim peşime şimdi Kyungsoo takılıyor. Mutfaktan salona geçip ordan da merdivenleri tırmanıyoruz. Konuşmuyoruz. Kyungsoo sessizce arkamdan geliyor. Odama girdiğimizde odamı topladığım için minnettar oluyorum. Çalışma masamın önünde durduğu cam açık ve bahçeden bizimkilerin sesleri geliyor. Boş arazinin arkasında güneşin son ışınları var. Dolaba yöneliyorum.
"Buraya geleli baya oldu." diyor Kyungsoo. Yatağın ucuna oturduğunu duyuyorum ve dediği şeye karşılık bir şey demiyorum. Daha doğrusu ne desem bilemiyorum. Dolaptan bir mayo çekip çıkarıyorum. "Sanırım bu olur." diyorum mırıldanır gibi. Arkamı döndüğümde Kyungsoo yüzünde bir gülümsemeyle beni izliyor. Tuhaf geliyor ve kendimi gülümsemesine karşılık vermek zorunda hissedince ben de gülümsüyorum. Mayoyu uzatıyorum.