"Yine içeriyi kokutmuş. Şu içerde sigara içme huyu yok mu! deli ediyor insanı."Kulisin daracık koridorunu sarmış sigara kokusunu, yanımızdan geçen orta yaşlı bir kadın eliyle savurdu ve söylendi. Chanyeol önümde ben arkasında kostüm taşıyan insanların arasından geçip kulise ulaşmaya çalışırken alanın darlığı aynı ufak bir terörist geçidi gibiydi. Küçük yer buram buram çirkin bir tütün kokusu tarafından esir alınmıştı. Sarma bir sigara, işlenmemiş.
Dar koridorun, sonundaki odayı kendinden ayıran eski püskü yeşil perdesi arkasına geçtiğimizde sigara kokusu yoğunlaşmış ve bir de buna kahve kokusu eklenmişti. Oda yeterince kalabalık, bir tarafta kostüm gibi ıvır zıvırları toparlayan insanlar, diğer tarafta da bir yere yığılmış ve bu işten oldukça bıkmış gibi görünen insanlar ellerinde sigaraları ile duruyorlardı. Duvarlarda birkaç saçma sapan afiş, bir tanesi alkol kullanımına dikkat çekmek amacıyla yapıştırılmıştı. Yıpranmış deri bir koltukta oturan başrol oyuncusu adamı hemen tanımıştık. Chanyeol önce ona doğru yaklaştı, bir kadınla karşılıklı oturmuş sohbet ediyor ve kahve içiyorlardı.
"Merhaba, ben Park Chanyeol." adam gözlerini yukarı kaydırıp Chanyeol'a baktı ve samimi bir şekilde gülümsedi. "Merhaba, Kim Jung." dedi, el sıkıştılar. Ardından adam beni süzdü ve elini bana da uzattı. Kendimi tanıttım. Chanyeol uzatmadan lafa girdi hemen. Nerenin müdürü olduğundan bahsedip oyunu çok beğendiğiyle ilgili laflar dizdi. Adam duyduklarına cidden sevindi ve ben yüzündeki o gülümsemeye inandım. Yanında oturan kadın sahnedekiyle aynı kadın değildi ve ben nihayetinde konunun ne zaman diğer başrol oyuncusuna geleceğini merak etmekteydim. Küçük alan kalabalık ve dağınıklıktan dolayı daha da küçülüyor gibi geliyordu. Bunaltıcı nemli bir hava vardı ve oda spreyiyle karışmış ter kokusu şimdi sigara ve kahve kokusunu bastırmıştı. Chanyeol'un adamla konuştuğu çoğu şeyi dinlemedim neredeyse. Neticesinde adam kartı almıştı ya, iki güne telefonu zır zır çalardı bizimkisinin.
Adam Chanyeol'a naziklik olarak sigara uzattı, bizimkisi de kullanmıyorum diyerek reddetti.
Nitekim hepimiz biliyorduk ki oyunun sahneye düşeceği zaman bir saate kapalı gişe olacağı kesindi.
"Diğer oyuncu..." dedi Chanyeol. "Onu da tebrik etmek isteriz. Kendisi burada mı acaba?" İlgi alanıma girilmesi ile başka düşüncelerden ayrıldım.
"Buyrun benim." dedi arka taraftan bir ses. Chanyeol ile saniyesinde arkamıza döndük ancak gördüğümüz şey bir erkek bedeninden başka bir şey değildi. Parmakları arasında bir sigara, kalçasını üzeri dağınık makyaj masasına yaslamış ve üzerinde sadece bir pantolonla bize bakmaktaydı. Bembeyaz tenine küçük odanın sarı ışıkları vuruyor ve ben sahnedekiyle aynı kişi olduğuna inanamıyorum. İki tepeciğin iki parmak altında boydan boya iki dikiş izi, önceleri sahip olduğu bir şeyi geride bıraktığının kanıtıydı. O an için yaşadığım şoku tasvir etmeye çalışmak sanırım yersiz olur çünkü birkaç saniye sadece inanamadım. Bu bir şaka olabilirdi ancak gözler aynı bakıyordu ve dudaklarındaki o dağılmış bordo ruj hâlâ izini korumaktaydı. Ne zamandır oradaydı ve ne zamandır bizi dinlemekteydi bilinmez fakat sahnedekinden çok farklı gözüküyor ancak aynı ruhu taşıyordu. Atılıp o dağılmış rujunu temizlemek ve sigarasını eşlik etmek istedim. Biz bakmayı sürdürdükçe bize bakmaya devam etti ve ben hâlâ aynı durumdayken Chanyeol lafa girdi: "Merhaba. Park Chanyeol." dedi ve elini uzattı. Adam(?) nazikçe elini sıktı.
"Merhaba, Do Kyungsoo. Tanıştığımıza memnun oldum." dedi hafif bir gülümsemeyle. Ben hâlâ bedenine bakıyordum. Tepeciklerin altındaki o dikiş izlerinin ne kadar güzel göründüğüne saşıyordum. Ben kendimi oraları öpmek isterken buluyordum. Beni tanımasını istiyordum. Ancak aşırı yoğun bir akıl karışıklığı tarafından esir alınmış, karşımdaki erkekten(?) bu kadar etkilenmemin ziyanını yaşıyordum kendimce. O büyük gözleriyle beni süzdüğünün bile farkındalığını geç yaşıyordum, aslında yaşıyordum ancak tepki veremiyordum. Ağzından çıkacak birkaç kelimeye bakıyordum. Chanyeol yanımda bana bakmakta, üçümüz arasında garip bir sessizlik elle tutulur gibiydi. Konuşsana be Jongin! Ona oyunu çok beğendiğini söyle ama sakin ol. Gözlerinin içine bakma, tam kirpiklerine bak. Heyecanlanmaktan kendini soyutla. Ah benim salak oğlum, acın daha taze. Bak şimdi de eski sevgilinin ardından el sallıyorsun. Yeterince sevmemiş misin yoksa? Yine senin sıran. Atıl da göster kendini.