marcel'in kalbinin dili

264 27 61
                                    


"Erteliyorum, erteliyorum dedim. O saate başka bir oyun koydum... Hayır... yeni bir ekip. Onları geçen gün buldum... Bugün provaya gelecekler... Evet... Tamamdır dostum, görüşürüz. İnternet sitesini düzenlemeyi unutma! Tamam... tamam oldu. Kapattım."

Chanyeol telefonu kapattı ve sandalyesini geri iterek ayaklarını masasına uzattı. Gömleğinin birkaç düğmesini açmıştı ve elindeki kalemle kafasını kaşıyordu. Ben ise Do Kyungsoo'nun bugün provaya geleceğini duymuş ve bir çakal gibi işten çıkar çıkmaz buraya koşmuştum. Ter içinde kalmıştım, şimdi ise tişörtümü çıkarmış vantilatörün önünde yolsuz bir militan gibi oturuyordum. Kucağımda bir kitap, yazacağım yeni yazı için bitmeyi bekliyordu.

Gazeteciyim ben. Gazetelerin sanat köşesinde yazarım, pek umursanmam ama her ay düzenli olarak birkaç sanatseverden mektup almaktayım. Bir nevi mektup arkadaşlarım onlar benim. Bilge insanlar, maaşım beni geçindiriyor. Bir de ücret karşılığında makale yazarım. Üniversite hayatlarını gününü gün ederek, partilerde ve arkadaşlarla tatillerde vakit geçirerek bitirmeye çalışan çocuklar için. Onlara hiç mi hiç üzülmüyorum çünkü onlar sayesinde cebime giren fazladan paranın haddi hesabı yok. Babam sohbet ettiğimiz çoğu zaman, şimdiki gençler bir değişik; ne Dostoyevski okumuşlar ne de Tolstoy. Sınıf, işçi ayrımı yok bu gençlikte, derdi. Babam tanıdığım en koyu sosyalist devrimciydi. Şayet ona otostop çekseniz kesinlikle sizi alırdı. Arabasında büyük ihtimalle bir devrimci marşı çalıyor ve boynu tutuk olurdu. Onu ordan tanıyabilirsiniz, adını vermeme gerek yok. Gençleri sever, sizlerle sohbeti yakaladı mı bırakmazdı. Babamın gençleri bu kadar sevip aynı zamanda bu şekilde ayıplamasının nedeni dönemin rahatlığından olsa gerek, tabii nerde onların zamanında böyle şeyler. Babamlar zamanı böyle rahatlık mı görmüş. Topaç çevirip dayak yermiş onlar. Pat küt pat küt! Sokağa çıkma yasağı, akıllı durun.

"Belim çok ağrıyor." dedi Chanyeol kalemi masasına attırırken.
"Dün geceden sonra beli ağrıması gereken tek kişi Baekhyun bence." dedim. Chanyeol cevap vermedi. "Yoksa..." muzip bir tavırla baktım ona.
"Saçmalama be, Baekhyun sadece dizini belime geçirdi. Yanlışlıkla."

Güldüm ve ayaklarımı önümdeki sehpaya uzattım. Dün gece uyuyabilmek için kaç plak takıp çıkardım Tanrı bilir. Huysuz yaşlı yan komşular gibi yan odanın duvarına doğum günümde hediye gelen gereksiz star wars ışın kılıcımla vurdum durdum sürekli. Sesler kısa bir süreliğine kesiliyor ancak bu yarım dakika kadar bile sürmüyordu. Yatağınız gıcırdıyor ayol. Sanırım Baekhyun kafasını duvara çarptı. Uyuyorum ben azıcık sessiz olun. Yatağın yerini en kısa zamanda değişmeli, kapı tarafındaki köşeye almalı, iki odayı birbirinden ayıran duvardan ırak olmalı.

Jongin, adamım sen en son ne zaman seviştin?

Bu ne sıcaktı yahu, yanıyor ortalık. Alev alev. Vantilatör bile yetmiyor, bir kat deri atabilmeyi diliyorum. Chanyeol o kadar şehrin en büyük sahnesinin müdürü ancak odasına bir klima taktırmamakta ısrarcı. Böyle zamanlarda ona sövüyorum. Yaz geliyor be adam, vantilatörünü sat bir klima taktır hele şuraya. Üzerine ben ekleyeceğim.

"Chanyeol." dedim. Bana döndü ve telefonuyla oynamayı kısa bir süre bıraktı.
"Sence Kyungsoo'nun vajinası mı vardır yoksa penisi mi?" dedim hafif kısık sesle. Bana deli deli baktı. Sormadım farzet.

"Ne bileyim ben, umrumda da değil. Senin de olmasın." olmaz öyle, benim umrumda olmazsa içim içimi yer.

"Sadece ilgi duyuyorsun Jongin. Fantezilerini kendine sakla. Kendini bu kadar kaptırma. Hayal de kurma ümit de etme. Aptal olma."

"Teşekkürler haşmetlimiz. Yine çok destekleyici konuştunuz."

"Dost acı söyler." Chanyeol bu lafı çok severdi. Saçma sapan arkadaşım üzülmesin, kırılmasın yalanlarına gelemezdi çünkü. O telefonuyla ilgilenmeye geri dönmüşken ağız eğdim ve taklitini yaptım. Beni fark etmedi ya da umursamadı bilmiyorum. Oturduğum koltukta dizlerimi kendime çekip kitabı okumaya devam ettim. Yarım saat geçti veya geçmedi kapı tıklandı ve içeri Kyungsoo ile diğer başrol oyuncusu yere bakan yürek yakan, rol bahanesiyle Kyungsoo'nun dudaklarını öpecek şansa erişmiş Kim Jung girdi. Kyungsoo güzelce gülümsedi ve Chanyeol'a selam verdi. Yerimden kalkmadım, kalkmak istemedim. Kapının yanında oturan beni fark etmeleri uzun sürdü, beni görünce benimle de yine, "Selam Jongin, nasılsın?" diyerek bir önceki gibi dostça(!) tokalaştı. İkisi de Chanyeol'un masasının önündeki koltuklara kuruldular. O an için hiçe sayılmak beni pek rahatsız etmemişti çünkü Kyungsoo'yu oturduğum yerden rahatça görebiliyor ve dikizleyebiliyordum. Devam edin, ben yokmuşum gibi yapın, topu bana atmayın çünkü şu anda bu yüze dalıp giderken kimse beni garipseyici bakışları ile taciz etmemeli.

aykırı britanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin