tüm inançlar kel fikirlerdir

74 6 4
                                    


"Beni bıraktığınız için çok teşekkür ederim." Lisa saçlarındaki yağmur damlacıklarını kurularken minnetle konuşuyor.

"Ne demek, lafı bile olmaz. Yol üstü zaten." diyor sürücü koltuğundaki Baekhyun.

"İmza gününün yağmurlu güne denk gelmesi ne büyük talihsizlik ama! Saçlarımı da o kadar düzleştirmiştim." Lisa'nın hafif sitemli ses tonu bacak arasına sıkıştırdığı torbanın hışırtısına karışıyor, Baekhyun bir tümsekten geçiyor.

"Bence oldukça hoş görünüyorsun." diyorum arka koltuğa doğru dönerek. Harika bir makyaj ve harika bir elbise. Lisa güzel bir kız. "Kimin imza günü demiştin?"

"Sevdiğim erkek grubu var ya, onların işte."

"Ben bir yazarın imza günü filan sanıyordum..."

Lisa söylediklerime sesli bir şekilde gülüyor. "Ben kitap okumayı pek sevmiyorum... Hem yazar görmeye gideceğim diye niçin bu kadar süsleneyim canım?.."

"İdol grubu mu demiştin?" diye soruyor Baekhyun.

"Evet. Yakışıklı suratlarına bakarken baygınlık geçirmezsem güzel bir gün olacak gibi." Dalgayla karışık hoş bir kıkırtı bırakıyor. Tek eli hâlâ saçlarıyla uğraşıyor. Uzun tırnaklarının her biri farklı bir renge boyanmış. Hoşuma gidiyor.

"İyi şanslar." diyor Baekhyun dikiz aynasından Lisa'ya gülümserken. Lisa tatlı bir sesle teşekkür ediyor.

"Onlar da hediyelerin mi?" bacakları arasındaki torbayı işaret ediyorum. "Evet." diyor Lisa. Torbadan çıkardığı birkaç parça absürt şeyi bana gösteriyor. İlgiyle bakıyorum gösterdiklerine. Heyecanına ortak olmaya çalışıyorum. Neden sonra elindekileri torbaya geri tıkıyor ve koltukta biraz öne kayarak dibimde bitiyor, "Jongin, o kızla neler oldu hiç anlatmıyorsun. Hani buluşmaya gidecektin ya..."

Biraz geri çekiliyorum ve hafif bir mide bulantısı başladığı için önüme dönerek camdan dışarıyı izlemeye başlıyorum. "Buluştuk işte. Birlikte vakit geçirdik. O kadar."

"Yani... Başka bir şey olmadı mı?"

"Ne gibi bir şey?"

"Yani... yakınlaşmadınız mı mesela? Ya da öpüşmek filan...."

"Hayır."

Lisa hayal kırıklığı içinde birkaç ses çıkarıyor, bir şeyler söylüyor ama dinlemeyi bırakıyorum. Tahammülsüz hissediyorum.

Geçen gün, yani Jin ile izlediğimiz kukla gösterisinden bir hafta sonra yeniden bir şeyler içip sohbet etmek için buluştuğumuzda oturduğumuz kafede, masanın üzerinde duran bir dergi ve kapağı dikkatimi çekti. Jin tuvalete gitmek için kalktığında dergiyi ve kapaktaki konu başlığının bulunduğu içeriği incelemek için bir fırsat buldum. Kapaktaki resim günümüz sanatçılarından birine ait bir eserdi. Sanatçının ismini daha önce duymamıştım. Dergi 2016'dan kalma ufak tefek A5 boyutlarında cılız bir sayfa topluluğu. Sanatçıyla yapılan röportajı hızlıca inceledim, bir kısımda sanatçıya ne tarz bir gerçeğin peşinde olduğuyla ilgili bir soru yöneltilmişti. Sanatçıya göre gerçek 'anlamak' ile ilgiliydi ve sanatın karmaşık olmasını istemediğinden bahsettiği bir paragraf kağıtta kocaman kocaman suratınıza bakıyordu. Bu yüzden sanatı kendisi için basit yaptığına dair bir dizi de cümle vardı soru başlığının altında. Birkaç sayfa çevirdim ve eserlerine hızlı bir göz gezdirdim. Eserlerine bakınca bir basitlik görünürdeydi fakat bu benim için çizgi anlamından dışarı çıkamadı. Eserlerin ne anlattığını anlamak için bir hayli vakit kaybettim. Fakat pek başarılı olamadım sanırım. Jin tuvaletten geri gelesiye kadar bu böyle sürdü. Yeniden karşıma oturuşunu hatırlıyorum. Gülümseyip bana bakışını. Elimdeki dergiyi eski yerine fırlatır gibi koyduğumu.

aykırı britanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin