İkinci Nüsha
Sahneye çıktığında, kafasında yün yumaklarından oluşmuş bir karışıklık var gibi duruyor çoğu zaman. Elleri belinde, yere bakarak düşünüyor genelde rolü kendisine nasıl giydirebileceğini. Bazen kendisi beğenmiyor bazen de oyunun yönetmeni tekrar yapmasını söylüyor. Bazı zamanlar hiçbir şey oturmadığında iyi durabilecek şeyleri baştan sona diziyorlar ve her şeyi yeniden şekillendirmek ya da oyunun gidişatını Kyungsoo'ya uydurmak amacıyla bir şeyleri değiştiriyorlardı.
Köşede oturuyorum. Kyungsoo da bir şey fark ediyorum bu provaya misafir olduğum süre boyunca. Şimdi her şey bir kenara dursun. Asıl konu şu ki Kyungsoo hiçbir şekilde metnin himayesi altına girmiyor. Metni ve karakteri tamamen kendine uydurmakta. Bu nasıl bir cesaretti bilmiyorum ancak beni oldukça tesiri altına almış ve neredeyse sinirlendirmişti. Bu büyük cesaret resmen insanı kızdırırdı. Meslektaşları onu görseler ahlar vahlar içinde ayılıp bayılır, bu ne biçim bir yetenektir diye içlerine işleyen kıskançlığın derbederi olurlardı. Resmen tüm metinle oynuyordu ve sanki bürüneceği karakter ona bürünüyormuş gibi edepsiz bir vaziyet vardı işin içinde. Evet, bu kesinlikle bir doğaüstü bir yetenekti ve aksi mümkün olamazdı. Sanırsınız ki bütün oyunlar onu baz alarak yazılmış, bütün piyes yazarları böyle bir oyuncu için beklemişler ve Kyungsoo bu nedenle sizi tüm rolleri oynayabileceği durumuna inandırabilecek gerçekçi(?) bir güçte. Büyük bir yanılsama ve bedeniyle, derin gözlem yelpazesiyle de birçok rolün bir numunesi sanki.
Bu sefer genç bir adamı oynuyor. Tek kişilik bir oyun. Başrol de kendisi, oyun da kendisi. Sahnede tek başına. Dekoru sadece yeşil bir koltuk. Artık hiçbir şeyi kendisinin yapmasına gerek olmayacak kadar olduğu yerden yükseldi. Bir iki basamak dahi olsa bu yükselme, kimse bilmez ama kesinlikle bir başarı. Neyse. Her şey söyle oldu; önceki oyunlarını izleyen adı şanı sanat camiasında duyulmuş dazlak bir oyun yönetmeni ve yazarı, aynı zamanda adam ara sıra sırf Chanyeol'un sahnesi için de oyun çıkarır, tahmin edersiniz ki Kyungsoo'ya hayran oluyor o rolden sonra. Chanyeol ile konuşuyor, adamın zaten hazırda duran ve oyuncu bekleyen yeni oyunu için hazırlanmaya başlıyorlar. Chanyeol onlara büyük sahnenin prova odasını veriyor. İstedikleri kadar orada prova yapabilirler; günün her saati ve dakikası, hatta saniyesi. Kyungsoo'nun yıldızı parlamaya başlıyor. Bunu biliyorum çünkü çalıştığı yönetmen hafife alınacak bir herif değil. Her şey de böyle oldu bittiye geldi işte. Bizimki ikinci defa büyük sahnede oynayacak, hem de pek çok kez.
Ben ise... Ben geceleri hâlâ aşk acısından dolayı ağlıyorum. Ancak bir iş buldum. Bir dergide editörlük yapmaya başladım. Eski işimde, bana her ay neredeyse düzenli olarak mektup gönderen okuyucularım artık sanat köşesinin olmadığını görünce gazeteye bir sürü mail ve mektup yollamışlar. Çok fena benzettiğim herif ise mailleri ve mektupları direkt kişisel adresime yolluyor tahammülsüzlükle. Ne feci! Hâlâ adım geçince vurduğum yerler sızlıyor herhalde... Mektupların ve maillerin hepsine cevap yazdım. Hiç görmediğim dostlarıma işi bırakma nedenlerimi açıkladım, artık nerde çalışmaya başladığımı anlattım ve isterlerse her ay dergiyi satın alabileceklerini söyledim. Bu bana yeniden işlerimi yoluna koyuyormuşum gibi hissettirdi.
Ancak şu var ki, Kyungsoo şu anda karşımda, ben oyun yazacak olmamı bahane ederek provaları izleyebiliyorken yani bu sebeple Kyungsoo karşımda duruken ben yine tüm iradesiz ve felçli ruhumla oturuyorum. Yalan söyledim, olsa olsa ben onun karşısında duruyorumdur. Öyle bir doğallık ki bu sanki seyirciler oyuncu da oyunu izlemeye gelmiş olan Kyungsoo olacak gibi. Bu doğallık karşısında herkes yapay kalacak koltuklarında. Bendeniz Kim Jongin, provalara misafir olmaya başladığım günden beri kendi karakterimden şüphelenmeye başladım Kyungsoo'nun oyunculuğu karşısında. İşten koşarak çıkıyorum, koşuyorum ve koşuyorum. Provaya gidiyorum, sessizce açıp kapıyorum ama kapıyı. Kyungsoo'nun dikkati en ufak dağılmasın diye. Yönetmen herifin ve yardımcısının bir iki sıra arkasına oturuyorum ve ta ki Kyungsoo mola vereseye kadar kıpırdamadan duruyorum. Hemen yanıma geliyor iki gözümün çiçeği. Şimdi olduğu gibi. Masanın üzerinden aldığı su şişesinden yudum yudum içerek yanıma geliyor ve yanımdaki koltuğa kuruluveriyor. Ayaklarını erkeklere yaraşır bir biçimde açarak oturuyor, hatta o koltukta yayılıyor. Altındaki kargo pantolonunun cepleri yıpranmış, üzerindeki yeşil tişörtün bisiklet yakası terinden dolayı biraz ıslanmış.