49

107 11 17
                                    


Ertesi sabah hasta olduğumu bahane ederek işe gitmedim. Öğlene kadar uyudum. Uyandığımda yataktan çıkmak pek bir güçtü. Bu nedenle, yapacak başka bir şey olmamasından mıdır yoksa boşu boşuna zaman harcamak istemediğimden midir bilinmez, internette beden dismorfisi ile alakalı bir araştırma sürecine girdim. Uzun bir süre yatakta kaldım. Telefonumun şarjı biteseye kadar, gözlerim bulanık göreseye veya şaşı bakasaya kadar yatakta kaldım. Yatmaktan bedenim kendini hiç ayaklanamayacak gibi hissedeseye kadar yataktaydım.

Bir ara yine uyumuşum. Kısa bir süre önce, yanarsam bu boş vakitte oyunumun başına geçmediğime yanarım, dedikten hemen sonra.

Dış kapının sesiyle uyanıyorum sonra. Chanyeol'un anahtarlarını vestiyere atışını duyuyorum. Anahtarlar birbirine çarpıp çan misali bir ses çıkarıyorlar. Dinliyorum. Ayakkabılarımı kapının hemen orda görmüş olacak ki adımı sesleniyor. Cevap vermiyorum ve dinliyorum. Gelecek zaten buraya. Kendimden haberdar etmek, bağırmak ve ben burdayım demek pek bir enerji gerektiriyor. Görecek zaten evde olduğumu.

Basamakları çıkıyor ve odama giriyor.

"Bugün işe gitmedin mi sen, suratımı inceliyor, hasta mısın yoksa?"

"Değilim ama hasta ettim kendi kendimi. Yatarak."

"Saat altıya geliyor. Akşam oldu. Bir şeyler yedin mi bari?"

Altı. Saat altı mı olmuş? Bir günü daha israf etmişim sanki. Yazık.

"Yok, yemedim."

Yatağa atlıyor, tek kolunu bana doluyor.

"Saksılar geldi. Kargocuyla tam kapının önünde karşılaştım."

"Güzel." diyorum yalandan sevinir gibi. Berlin duvarının önüne dizeceği saksılardan bahsediyor. Benim ölesiye nefret edeceğim saksılardan.

"Ne yemek istersin, ne yapayım?"

"Bilmem."

(Bir ara.)

"Sadece yattın mı? Film filan izleseydin bari..."

"Araştırma yaptım."

"Ne araştırması?"

"Beden dismorfisi ile ilgili."

"Ha, Kyungsoo için mi?"

"Evet... Sonra... nasıl olduysa ordan trans erkeklerin cinsel sağlığı ile alakalı bir yazıya geldim. İnternet ciddi bir çukur."

Chanyeol büyük bir kahkaha atıyor. "Öğrendin mi bari bir şeyler?" diyor muzip bir tavırla. Şöyle böyle, der gibi bir işaret yapıyorum elimle. Benden uzaklaşıyor ve sırt üstü uzanarak tavana bakıyor.

"Perdeyi de açmamışsın diyor." Kalkıyor. Masamın oraya gidip perdeyi açıyor. Sonra durup masanın üstündeki kağıt yığınına bakıyor. "Nasıl gidiyor?"

"İyi, yazıyorum işte."

Biraz karıştırıyor oraları. Şimdi bakma sonra bakarsın tadı kaçar, bile demiyorum. Diyecek kadar umursayamıyorum daha doğrusu. Zaten o da sırasız kağıtlardan bir fayda olmadığını görüp yatağa, yanıma geri dönüyor. Ne âlâ!

"Hadi söyle ne yiyelim?"

"Ne bileyim ben Chanyeol ya, yap işte bir şeyler."

Dirseğiyle bel boşluğumu dürtüyor.

"Dün n'aptınız Faye ile birlikte?"

"Hiçbir şey, Pluto denen bir bara çağırdı beni. Gittim, gay barmış. Kyungsoo'ya Pluto'ya gidiyorum dediğimde bana bakışını görmen lazımdı. Çok utandım. Oralarda işin ne, der gibi baktı. Ben bile gitmedim oraya daha önce, der gibiydi sonra. Ama çok güzel gözüküyordu. Galiba beni gay sandı."

aykırı britanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin