O gecenin sabahı sonunda odama geçtim.Penceremin önündeki masama kuruldum. Oturma odasındaki depresif yaşantıma bir son vermem gerektiğine, aslında bunu hep biliyordum, Faye ile sevişip iki kere boşaldıktan sonra ikna oldum.
Pencerem boş bir araziye bakıyor; kurak, gösterişsiz, çirkin, boş bir arazi. Fakat ötesinde ne bir ev ne de can sıkıcı fabrikalar var. Biraz ilerde, hatta çok ilerde soluk mavi gözüken ve sis bulutları ile örtülü dağlar var. Evimizin olduğu siteyi bu boş araziden ayıran tek şey aradaki bir duvar ve üzerine çekilmiş tel bir örgü seti. Böylece dubleks evlerimiz tek sıra halinde düzenli ve kurak hiçlikten, sefaletten uzak kalabiliyor. Berlin duvarı misali. Bu taraf Batı Berlin, hoş geldiniz dostlarım.
Masam, şüphesiz bu iş için en uygun yer. Böylece her zaman kurak araziyi izleyebileceğim. Güneşi doğarken ve batarken en iyi şekilde görebilirim buradan. Belki ilham olur diye tüm bu zahmetim ve düşüncem. Boş bir araziden ilham almaya bakıyorum. Ayrıca araziye, odamdan gözlerinizi kısarak baktığınızda ise bir Rothko tablosunu andırdığını görebilirsiniz.
Bilgisayarımı açtım fakat hiçbir şey yolunda gitmedi. Bilgisayar garip bir ses, genizden gelen bir horlamaya benziyor, eşliğinde ekranını kararttı. Yine de sabahın dördüydü ve hiçbir şey içimdeki bu yazma azmini durduramadı. Daha iyimser yaklaştım; önüme kağıt kalem çektim. Kyungsoo'nun verdiği oyun yazımıyla ilgili olan kitapları inceledim, ilgi çekici başlıkları okudum. Notlar aldım. Ve saatler sabah dokuzu gösterdiğinde penceremin önündeki masada oyunumun ilk sahnesini yazıyordum. Bir taslak. Asla mükemmel olmayacak, biliyorum. Ama sonra üzerinden tekrar geçeceğim ve temize çekeceğim. Bu süre zarfında çoğu kez memnun olmayacağım. Tatmin olasaya kadar daha iyisini isteyeceğim ve bu işlemi her seferinde tekrarlayacağım.
Hiçbir zaman hırslı veya en iyiyi arayan bir insan olmadım. Herkesin en iyisinin kendisine özgü olduğunu düşündüm. Fakat bir ilk olarak, bu sefer giriştiğim işin herkesin 'en iyisi' olmasını istiyordum.
Baekhyun beş kez tuvalete kalktı. Çok sık işer geceleri. Eğer işemezse kötü rüyalar gördüğünü söylüyor. Bir keresinde uyanamayıp yatağa işemişti ve öncesinde de kötü bir kâbus gördüğünden bahsetmişti. Gecenin üçünde Chanyeol yatak çarşaflarını değiştirdi. Şilteye geçen idrar orada değişik lekeler bırakmış, biraz da kokmuştu. Chanyeol artık onun yattığı tarafa naylon koyuyor ve çarşafı da üzerine seriyor. Baekhyun bizde kalsa da kalmasa da o naylon hep orada. Üzerinde birisi yattığı vakit tuhaf hışırtılar çıkarıyor ama kimseyi uykusundan etmeye yetmiyor bu sesler. Gerçi böyle bir vaka bir daha yaşanmadı. Yine de her ihtimale karşı, Baekhyun'un yattığı tarafta bir naylon serili durmakta.
Şu anda yatağa işemenin nasıl bir şey olduğunu hatırlayan yetişkinler var mıdır, merak ediyorum. Baekhyun gibi değillerse çoğu unutmuştur. O ıslak, yapış yapış ve sımsıcak olan hissi. Kıyafetleriniz ıslak çarşafa her sürttüğünde gıcık edici bir his oluşur içinizde. Çok uykunuz vardır ama o hissin gıcıklığından ötürü de asla uyuyamazsınız. İşediğinizi fark etmeniz bu yüzden en kötüsü...
Baekhyun yine tuvalete kalktığı bir ara odamın kapısından başını uzatıp uyku sersemi bir hâlde, "Gelmişsin?" diye soruyla karışık bir şeyler söyledi. Ona dönmeden kafa salladım, hımladım. "İyi." dedi, geldiği gibi gitti. Yatağa atlar gibi girdi, naylon hışırdadı.
İşte sabahın dokuzunda hâlâ masanın başında oturuyorum. Chanyeol işe gitmek için uyandı, duyuyorum. Alarmı ağır metal bir şarkı, tüm bir siteyi uyandırmaya yeter. Baekhyunla biraz oynaşıyorlar. Baekhyun güzel, sevimli inlemeler bırakıyor sürekli. Plakları ve pikabı yukarı çıkarmayı unuttuğumu fark ediyorum bu sırada. Ve acıktığımı. Yine de kalkmıyorum yerimden. Saat ona kadar elimde birinci sahnenin bir taslağı olmalı.