3. Bölüm

16.7K 820 32
                                    

Siyah renkli beyaz detaylı dosyayı sağ eline, çantasını da sol eline alan genç kız seri adımlarla odasından çıktı. Sekreterine şantiyeye gittiğini söyleyip telefonla Emir'e haber verdi. Artık işleri ciddiye almanın vaktiydi. Bu işi neden yapmak istediğini hatırladı. Tüm nedenleri yeniden sıraladı zihninde. Kimse bu işi yapmasına engel olamayacaktı. Her şeyi geride bırakabilirdi. Herkesi alt edebilirdi. Asla vazgeçmeyecekti. Verdiği sözü unutmayacaktı. Ömer, bu yolda onun için geçilmesi zor bir limandı. Belki fırtınalar, lodoslar onu bu denizde alabora etmeye çalışacaktı. Ama o yeniden kalkacaktı. Verilmiş bir sözü vardı. Ve o, hayatı pahasına bu sözü tutmak istiyordu.

"Ne düşünüyorsun?" Arabanın içinde yankılan ses, Emir'in sesi Yaren'i gerçek hayata döndürmüştü. "Hiç." Dedi sessizce. Hiç. Koca bir hiç. Önemi olmayan iki kelamın lafı mı olurdu. Madem Ömer onu istemiyordu, gelsin buyursundu. Sonunda kimin gideceğinin belli olmadığı bu yola onunla çıkabilirdi. Kendisi bir istasyonda kalıp, Ömer'i bir trene bindirip gönderebilirdi.

"Yaren, geldik."

Bugün hayatı tek cümlelik yaşıyordu genç kız. Eline Ömer'in -iş- olarak verdiği dosyayı aldı.

"Çalışanları denetleyeceğiz." Dediğinde karşısındaki adamın şaşkınlık nidalarını duyduğunda açıklama yapma gereği duydu.

"Ömer Bey'in isteği. İlk iş günümde yalnız kalmak istemediğimden seni çağırdım. Kusura bakma." Deyince genç adamın sıcak kolları arasında buldu kendini. Konuşmadı. Konuşamadı. Onu en iyi bu genç adam tanıyordu. Tek soru bile sormadan şantiyeyi gezdiler. Gerekli notları aldı. Yapılan yanlışları bir bir özenle anlattı yetkililere. Bir santimin ne kadar önemli olduğunu yineledi sözlerinde. Her ayrıntı çok önemliydi. Burada yaşayacak olan insanların can güvenlikleri emanetti onlara. Belki basitti mimarlık. İki üç çizgi, biraz da göze hitap edecek küçük ayrıntı yeterliydi bazı insanlar için. Ama o kadar basit değildi. Bunun en acı örneğine bizzat şahit olmuştu. Bunun yeniden yaşanmasına, kendi eliyle yaşanmasına izin vermeyecekti. Şantiyede işlerini bitirdiklerine kanaat getirince Emir'den kendisini sahile götürmesini istedi.

"Canını sıkan ne bu kadar?" Genç kızın canı bir şeylere sıkılmıştı. Onu en iyi Emir anlardı. Kendinden bile daha çok tanıyordu bu kızı. Eğer deniz havasını çekmek istediyse ciğerlerine kesin bir sıkıntı vardı.

"Sadece... Sadece ben çok yoruldum Emir." Yorulmuştu genç kız. Yıllarca izlediği adamdan, yaşadıklarından yorulmuştu. Onu görünce her şeyin daha kolay olacağını düşünmüştü. Ama tüm düşünceleri arapsaçı gibi birbirine dolanmıştı. Ömer, tam düğüm noktası olarak yine kendi üzerine düşeni yapıyordu. Bu adam nasıl biriydi. Bazen onu tam anlamıyla çözdüğünü düşünüyordu. Bazen de koca bir soru işareti vardı Ömer'in yanında. Bu adam neydi böyle? Ve en önemlisi verdiği söze etkisi ne olacaktı? Bu kadar bilinmezlik genç kızı deli ediyordu.

"Daha yolun başındasın Yaren. Yorulmak için erken değil mi sence de? Bu işin kolay olmayacağını ikimizde biliyorduk. Ben daha kötülerine de şahit oldum. Eğer sorun Ömer'in seni şantiyeye göndermesiyse-"

"Hayır, hayır. Kesinlikle bu değil." Diyerek Emir'in sözünü kesti Yaren.

"O zaman ne Yaren? Sana sadece "git şantiyeyi gez" dedi. Tamam, bu senin işin değil ama biliyorsun O'nu. İnsanları süründürmeyi seviyor. Ya da kendi deyimiyle işini ciddiye alıyor. Sen yine iyisin. Bana ilk iş günümde kum torbası taşıtmıştı. Bana bana. En yakın arkadaşına" diyerek sahte kızgınlıkla konuşan Emir, Yaren'in yüzünde hafif bir tebessüm oluşmasını sağlamıştı. Ellerini genç kızın yanaklarına getiren Emir, elleriyle gülümsemesini biraz daha genişletti.

KAYIP ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin