Acı çekmek nedir bilir misiniz?
Aldığınız nefesin ciğerlerinize sığmadığını hissettiniz mi hiç?
Göğüs kafesinizin vücudunuzu sıktığını, kaburgalarınızın kırıldığını düşünsenize.
Başınızdaki ağrıdan gözlerinizi açamadığınızı, önünüzü dahi göremediğinizi.
O an orada olmak yerine dünyanın her hangi başka bir yerinde olmaya razı olduğunuzu düşünün.
Ben şuan bunları düşünmekten öte yaşıyordum. Kirpiklerime ağırlık yapan yağmur damlalarına çiğ toprak kokusu eşlik ediyordu.
Bundan tam beş yıl önce yine bir yağmurla uğurlamıştım onu. Yüreğimde hala aynı ağırlık var. Bana tuhaf gelirdi ölenin ardından uzun süre tutulan yaslar. Ölenle ölünmez lafını sıklıkla kullanırdım. Hayat devam ediyor derdim. Doğru hayat devam ediyordu ama benim için değil. Aldığım her nefesin bu denli azap verdiğini daha önce hiç görmemiştim ben. Herkes hayatına devam derken boş gözlerle onları izlemek işkence gibiydi. Benim için bu tabloda hep bir kişi eksikti.
Sevde ile Emir'in düğününde gözlerim hep bir kişiyi aramıştı. Orada olması gereken benim için sadece bir kişi vardı. Minik Azra'nın doğduğu ilk gün ellerimin arasına alıp bak halası sana ne kadar da benziyor demek istediğim tek kişi vardı. Ama şimdi yok.
Ne sağımda var ne solumda ne gecemde ne gündüzümde.
Bana bu beş yıl içinde ne yaptığımı sorarsanız yaşadım. Tek diyebileceğim bu, yaşadım.
Abartı gelebilir. "Unutmuşsundur ya" , "acın hafiflemiştir" diyebilirsiniz ama öyle değil. Bu öyle bir şey ki içinden kaldırıp atamıyorsun. Sen bir köşede dur ben biraz güleyim diyemiyorsun. Bu iki takılıp ayrıldığın kız arkadaşın değil ya da keyifli vakit geçirdiğin bir dostun.
Bu ömrünü ömrüne adadığın insan. Güzel günlerin hayalini birlikte kurduğunuz ama güzel günlerinizi yaşayamadan hayaliniz olan insan. Sırf rüyamda görebileyim diye erkenden uykulara yattığım resmini kalbimi üstünden ayırmadığım insan.
Bu duyguyu yaşayabilmek için çok sevmeniz gerekir hem de çok.
O yaşarken kırdığınız, üzdüğünüz her vakit için kendinize söversiniz, saçlarınıza yolar kendinize yumruk atarsınız. Ama nafile. O artık yok.
Ve siz asla elinizden kayıp gitmeden sevdiklerinizin değerini anlayamayacaksınız.
Uzun uzadıya bir bölüm değil. Tadımlık bir çerez gibi. Aslında lafı çok ta uzatmak istemedim. Zira Ömer'in bittiğini size nasıl anlatayım bilemedim. Bende abartı bulurdum filmlerdeki dizilerdeki ölenin arkasından uzun uzadıya tutulan yasları. Ama gerçekten sevdiniz mi çok ötelere gitmesine gerek yok kapıdan dışarı çıkınca yokluğu sarıyor her tarafı. Bu çok aşktan mıdır yoksa başka bir şeyden midir bilinmez ama sevdiklerinize sahip çıkın. Çünkü, belki bu onu son görüşünüzdür...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ŞARKI
SpiritualitéAşk, bazen kuşların kanat çırpışında saklıydı Bazen bir karıncanın ayak seslerinde Bazen de şarkılarda Kalptan kalbe yol izleyen kayıp şarkılarda Kapak tasarımı ' @missguard 'a aittir.