16. Bölüm

7.7K 437 28
                                    

"Ya ben kahveleri neye göre yapacağım?"

Azra, elindeki cezveyi ocağa bırakıp utana sıkıla salona geçti. Kapının pervazından başını içeri uzatıp Rabia'ya kendini fark ettirmeye çalışıyordu. Seslenemiyordu, içeri de giremiyordu. Yapacak başka bir şey olmayınca ,çeri girmeye karar verdi. İçeriye doğru bir adım atacağı sırada kapı çaldı.

Hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Kendisine şaşkınca bakan Eflin ve yanında genç bir çocuk tam karşısında duruyordu. İçeri önce Eflin girdi, ardından da genç çocuk başı önde içeri girip Eflin'in yanında yerini aldı.

"Ediz, hadi sen içeri geç ablacım. Ben de geliyorum birazdan." ( sahmeranolsam süpriz :) )

Eflin, kardeşini içeri gönderir göndermez Azra'yı kolundan tutup mutfağa sürükledi.

"Daha bir hafta önce salya sümük benim yanımdan ayrıldın. Şimdi ise içerideki misafirlere kahve yapıyorsun. Eren'i aramasam evleneceğinden haberim bile olmayacak. Hem söyle bakalım nereden çıktı bu evlilik meselesi?"

Azra, nefes almadan konuşan Eflin'in cümlesi bitince sıkıca sarıldı. Gözünden akan bir iki damlayı silip, "İyiki geldin. Annem de yok. Kendimi çok kötü hissetmiştim" dedi.

"Şişt, ağlama güzel gözlüm benim. Eflin yengen her zaman yanında. Hoş daha düğün yapmadık Eren'le ama olsun belki çifte düğün yaparız."

"Seni istemeye geldiğimiz günden beri yengemsin benim, düğüne ihtiyaç yok."

"Eğer Eren de böyle düşünüyorsa yandık. Ben gelinlik giymek istiyorum ya."

Eflin, Azra'ya bakarak "E, kahveler hazır değil mi daha?" diye sordu. 

Azra, sıkıntıyla başını kaldırarak "Ben nasıl içiyorlar bilmiyorum ki" dedi.

Azra ve Eflin konuşurken içeri giren Rabia, "Azra abla, içerideki herkes orta şekerli kahve içiyormuş." dedi.

Azra, Rabia'nın yanaklarından öpüp kahveyi yapmaya başladı. Kahveleri içeri götürme konusunda tereddüt yaşıyordu.

Ya kahveleri dökerse, ya ayağı halıya takılır da tepsi elinden düşerse, ya öksürmeye başlarsa.. O kadar çok sebep sayabilirdi ki. 

Besmele çekip tepsiyi eline aldı. Fincanları kontrol edip köşedekinin içine biraz tuz, biraz karabiber biraz da sirke koydu. Kahveden başka her şeye benzemişti. Eh, bir evden kız almak kolay değildi. Damat bu kahveyi içerken hayatın her zorluğunda yanındayım diyordu.

Salondan içeri girince kahveyi ilk önce damadın babasına, daha sonra damadın annesine sonrada sırayla annesinin yerine gelen Esra teyzeye, Eren'e, Eflin'e en sonda damat beye kahvesini verip salondan çıktı. Bir saniye daha salonda kalsa kalp krizi geçirebilirdi.

Aradan geçen 5 dakika , Azra'ya asırlar gibi gelmişti. Utandığından salona giremiyordu, kapıdan da dinleyemiyordu.

Mutfağa geçip tezgaha yaslandı. İçeride ne annesi vardı ne babası. Annesi son zamanlarda kendini iyice kaybetmişti. Sadece Eren'le konuşuyordu ama son olanlardan sonra Eren'in telefonlarına bile çıkmıyordu. Böyle önemli bir günde kızının yanında değildi. Süt annesi, yani Emir'in annesi ve babası ise yurt dışındaydılar. Önemli bir mesele için gittiklerini bilmese onları çağırırdı. Emir, zaten Azra ile konuşmuyordu. 

Azra, gözlerinin dolduğunu hissedip derin bir nefes aldı. Bugün ağlamamalıydı. 

"Azra, canım bugün yüzükleriniz de takılacakmış İstersen uygun bir şeyler giy."

KAYIP ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin