"Kızı bırakın şuraya, dışarıyı kontrol edin"
İki kanepeli, bej rengi koltuklara sahip olan odayı dolduran sert ses yüreklere korku salan türdendi. Genç kız, yavaşça! bırakıldığı sert zeminde uyanık olduğunu belli etmemek adına hareketsizce yatarken, odayı dolduran sigara dumanı genzini yakmaya başlamıştı. Oldu olası sigaradan nefret eden genç kız için durum şuan için bu küçük nefrete göz kapamaya yetecek kadar ciddiydi. Bu adamlar ona uyanıkken ne yapacaklardı, bu konuda hiçbir bilgisi yoktu ama içinden bir ses pek de iyi şeyler olmadığına kanaat getiriyordu. Soğuk zemine değen çıplak ayakları vücudunda istemsiz bir titremeye neden olunca acıyla gözlerini kırpıştırdı. Zira az önce yaklaşık iki saat önce serum takılı olan kolundaki iğnenin açtığı o minicik delikler az önceki titremenin etkisiyle sızlamaya başlamıştı. Hem kolunun acısı hem de genzini yakan duman gözünden birkaç damlanın firar etmesine neden olmuştu. Bütün bunların sebebi olan adamın pis elleri genç kızın kollarında gezinmeye başlayınca genç kız hışımla gözlerini açtı. Bu hayatta babası hariç hiçbir adamın gözlerine bakmayan genç kız, şuan karşısındaki adamın gözlerine öyle bir hınçla öyle bir öfkeyle bakıyordu ki. Sanki onu öldürmek istiyor da tek bir hamlesini bekliyor gibiydi. Kolunu adamın elinin altından hızla çekince iğnelerin acısını bir kez daha hissetti. Biraz daha sakin olmalıydı. Elbet birileri farkına varacaktı yokluğunun. Genç kız bakışlarını karşısındaki adamdan çekip olduğu yerde biraz doğruldu. Ayaklarını karnına doğru çekip kollarını da ayaklarına dolayıp kendince kendini korumaya aldı.
"Ne oldu cesur kız? Korkmaya mı başladın. O kıt akıllı avukatınla kendi başına işler karıştırırken oldukça cesur görünüyordun"
Genç kız, duyduklarıyla Tülay hanımın başımız ağrıyabilir cümlelerinin sahiplerinin bu adamlar olduğunu anlamıştı.
"Babanın katilini bulmaya pek meraklıydın. Kendi dibinde olduğunu bile bile onu aradın. Sandığın kadar zeki değilmişsin ha!" diyerek alaylı bir kahkaha attığında Azra, şaşırmış bir edayla bakışlarını adama çevirdi. Bu adama zerre kadar inanmak istemiyordu ama şuan bu cümlelerin devamını duymayı da deli gibi merak ediyordu.
"Ah zeki kızım benim. Sen gerçekten pek safsın. O binlerce düşüncenin cirit attığı kafan bazen hiç basmıyor" dedi adam kahkaha atarak.
Kes sesini de konuşmaya başla, kim o lanet olası dememek için zor tutuyordu kendisini Azra. Sinirle eteğini biraz daha sıkıp derince bir nefes aldı. Her ne kadar aldığı nefesin yarısı boğazında takılı kalsa da hala yaşadığına şükrediyordu. Bu adam ne dediğinin farkında mıydı? Yanlış mı duymuştu? Kulaklarında ki bu uğultunun sebebi neydi böyle?
Adam, Azra'nın sinirle eteğini sıktığını görünce keyiflenerek katilin adını tutaklarından serbest bıraktı. O, oku yaydan çıkarmıştı. Ve karşısındaki kıza bakılırsa da ok hedefi bulmuş, kanatmaya başlamıştı.
****
Serpil, ajansta istediği görüntüyü yakalamış ve kendi kurduğu o müthiş hikayesiyle de servis etmişti.
"Genç çift evlilikleri ilk olarak bizimle paylaştılar. Bu heyecana dayanamayan Azra Tuna, küçük bir baygınlık geçirerek hastaneye kaldırıldı. Çiftimizin önümüzdeki günlerde nişanlarını duyurmaları bekleniyor. E tabi ilk davetiye bize" diyerek haberi sunan Serpil, iş arkadaşının yanına gelmesiyle gözünü haberden kaldırıp arkadaşına baktı.
"Tehlikeli sularda yüzüyorsun Serpil. Biri zarar görmeden bırak şu haberi" diyerek arkadaşına kızmaya başlamıştı. Oysa bilmiyordu ki Serpil, şimdi işinden zevk almaya başlamıştı.
"Ben herhangi bir tehlike göremiyorum. Hatta o kadar iyi bir şey yapıyorum ki. Sevenleri kavuşturmak büyük sevap" diyen Serpil, koltuğuna biraz daha kurulup anın tadını çıkarmaya başladı.
"Kız astım hastasıymış. Bayılmasının nedeni senin dediğin gibi evlilik heyecanı değil strese bağlı kriz. Doktoruyla konuştum, stresten uzak dursun dedi. Söyler misin onun stres kaynağı kim?"
"Tek stres kaynağının ben olduğunu sanmıyorum. Her neyse hastaneye gidip bakalım bir şu kıza"
Serpil, masasının üzerinden çantasını ve kamerasını alarak ajanstan ayrıldı.
***
"Yaşadığı yoğun stres Azra hanımı fazlasıyla yormuş. Daha öncede dikkat etmesini, kontrollerini aksatmamasını size de ayrıca söylemiştim ama gelmediniz. Açıkçası Azra hanım istemese de zorla getireceğinizi düşünmüştüm. Neyse, şuan serum taktık dinleniyor. Hastayı strese sokacak her türlü şeyden uzak tutun Emir bey"
Doktor, Azra'nın odasının önünde bulunan Emir'le konuşurken Ömer, onların birkaç adım gerisinde telefon görüşmesi yapıyordu.
"Size, o kadının haber yapmasına engel olun demiştim şimdi ise günler sonra nişanım olacağını öğreniyorum. Siz nasıl iş yapıyorsunuz böyle. O kadar parayı neden veriyorum ben size?" Ömer, telefonun diğer ucundaki adam karşısında olsa parçalayacağı bir hiddetle telefonda konuşuyordu. Azra'nın bayılması ondaki domino taşlarını yerle bir etmiş ve şuan ardında siyahın hakim olduğu bir yığın bırakmıştı. Azra'yı kontrol eden doktorun Emir'e bilgi vermesi, Azra'yı bir nevi Emir'e emanet etmesi siyahın daha da koyulaşmasını sağlıyordu. Bir de bunlar yetmezmiş gibi daha onlar hastaneye gelmeden haklarında yapılan yeni haber ortalığı bir kaosa çeviriyordu. Ne bekliyordu bu Serpil denilen kadın. Evet, ben Azra'yı seviyorum. O istese hemen basarım nikahı demeyi mi bekliyordu yoksa işin ucunda başka şeylerde mi vardı.
Arkadaşlar düzenleme yapamadan gönderdim. Yazım yanlışlıkları için özür dilerim :-| Sezon finalini en kısa zamanda göndereceğim :-)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ŞARKI
EspiritualAşk, bazen kuşların kanat çırpışında saklıydı Bazen bir karıncanın ayak seslerinde Bazen de şarkılarda Kalptan kalbe yol izleyen kayıp şarkılarda Kapak tasarımı ' @missguard 'a aittir.