"Beyler oturmak için kendinize yer ayarlarsınız siz artık" diyerek yaslanmış olduğum masaya biraz daha eğildiğim sırada Namjoon sadece hoşuna gidiyor olduğu için taktığı gözlükleri ile oynarken "Her zaman oturduğumuz yere oturacağız işte, genelde orası boş oluyor" dediğinde minik bir şekilde sırıtmıştım.
"İyi o zaman oraya oturursunuz, ben en önden kendime yer kaptım."
Taehyung gözlerini büyüterek hızla bana döndüğü sırada "Şaka mı?" dediği için başımı yavaşça iki yana sallamış ve ellerimi çenemin altına yerleştirerek onlara bakarken "Maçı Yoongi ve ben birlikte izlemeye karar verdiğimiz için o en önde kendi yanını bana ayıracağını söyledi" diyerek övünmeye başlamıştım.
Evet öyle çok büyük bir olay değildi fakat bir şeyleri büyütmek hoşuma gidiyordu.
"O niye önde oturuyor ki? Yoongi kim bu arada?" diyerek odağını tam anlamıyla bana veren Jin'e bakarken gözlerim yine istemim dışında devrilmişti çünkü her seferinde aynı şeyi soruyordu artık tamamen yalandan sorduğunu düşünüyordum fakat yine de "Geumjae'nin biricik, porselen kardeşi işte" diyerek cevap vermiştim.
O yılmazsa ben hiç yılmayacaktım.
"Tamam şimdi hatırladım da bir şey diyeceğim ben sana. Siz iyi anlaştınız bu çocukla daha dün bir bugün iki hemen nasıl kaynaştınız da beraber maç izliyorsunuz?"
"Laf arasında geçince beraber izleyelim dedik işte, hem yalnız izlerken sıkılıyormuş" dediğim sırada parmaklarımla sıranın üzerinde kısık sesli bir ritim tutmuş konuşmaya başlayan Jungkook'a dönmüştüm.
"O tezahürat yapan kızların arasında eziliyordur kesin, zaten minik bir şey" diyerek güldüğünde kullandığı kelime istemsiz bir şekilde gülümsememi sağlamıştı. İnanın ki asla bir kelime için gülümseyeceğimi düşünmezdim.
"Neyse o zaman yavaştan spor salonuna gidelim de yer kapalım. Sonuçta bizim Jimin efendi gibi torpilimiz yok" diyerek yalandan bana laf attıktan sonra ayaklanan Hoseok'a gülerken "Yoongi'yi bulsam iyi olur" diyerek etrafıma bakınmıştım. Gidip şimdiden otursak sorun olmazdı zaten yarım saat içinde başlayacaktı maç.
"Size iyi yer kapmalar" diyerek gıcık bir şekilde onlara el sallarken Jungkook'un peşimden attığı su şişesinden de son anda kaçmış ve Yoongi'yi öyle her yerde aramak yerine telefonumu çıkararak nerede olduğunu sorduğum kısa bir mesaj atmıştım.
Soyunma odasındayım cevabını aldığımda spor salonuna şimdiden inen birkaç öğrencinin peşine takılarak aşağıya indikten sonra diğer tarafa doğru geçerek soyunma odasının kapılarını aralayarak daha şimdiden hafif ter kokan ortama girmiştim.
"Kardeşini yarı zamanlı olarak alıyorum artık sana hiçbir şey lazım değil" diyerek diğerlerinin gülüşmelerini sağlayan Chanyeol'u duymamın hemen ardından onun kolunun altında duran Yoongi de bakış açıma girmişti.
Duvarlara monte edilmiş tek taraflı şeylerden birinde oturuyorlardı ve gördüğüm kadarıyla o şeylerin her bölümü neredeyse eşya ve basketbol takımı oyuncuları ile doluydu.
"Git işine Chanyeol, yarı zamanlı kardeş mi istenir manyak mısın?" diyerek arkadaşına sataşsa dahi gülen Geumjae'yi gördüğümde biraz şaşırmadım desem yalan olurdu çünkü kızmasını ya da en azından ters bir laf çarpmasını beklemiştim ama ikisini de yapmamıştı.
Onun yerine gülmeye bir süre sonra son vererek elindeki saç bandanasını oturan ikiliye doğru fırlatmış ve "Tak şunu Yoon, sende olunca uğur getiriyor" dedikten sonra eğilerek giydiği beyaz çorapları biraz daha çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THEATRE CLUB | yoonmin
FanficTiyatro kulübünde verilen bir grup çalışması sayesinde tanışan gençlerden birinin sakladığı küçük sırlar bu ödevi ne tür sıkıntılara sokabilirdi?