"Geumjae!" diye bağırarak ona koşmamın üzerinden yirmi, onun artık tanıdık birini gördüğü için kendini salarak bayılmasının üzerinden ise en fazla on beş saniye falan geçmiş olmalıydı. Bugün turnuvanın son günü olduğu için burada olmaması gereken adamı mahallenin başında zorla ayakta durmaya çalışırken görmek kesinlikle yaptığım planların arasında bulunmuyordu.
Belki de el ve ayaklarımın birbirine dolaşması ve ne yapacağımı bilememem de bu yüzden olabilirdi çünkü yere yığılmış olan Geumjae'nin hali gerçekten de hiç iyi gibi durmuyordu. Daha önce de kavgalara karışıp yüzünde yaralarla okula geldiğini gördüğüm çok olmuştu fakat bu hali ona nefretten başka bir şey beslemeyen ben için bile korkunçtu.
Kaşındaki yarıktan oluk oluk sızan kanlar daha şimdiden grimsi taşların üzerini boyamaya başlamışken yüzünün geri kalanının da pek iç açıcı durduğunu söyleyemezdim. Feci hırpalanmış gibiydi.
Bu yüzden de bir yandan ambulansı arayarak olduğumuz yeri tarif ettiğim sırada diğer yandan da Geumjae'yi sarsarak adını sesleniyordum çünkü tamamen kendini salarsa yanında durmak benim için çok zor bir hale gelirdi. Saçlarını gözlerinin önünden çekmeye çalışırken bir de küçük tokatlarla onu kendine getirmeye çalışıyor ve bir kez de olsa tepki vermesini bekliyordum.
"Aptal, yemin ederim aptalsın bu halin ne! O ki bu haldesin neden ilk benim karşıma çıkıyorsun ki, ben şimdi Yoongi'ye nasıl açıklayacağım bunu!" diye söylenirken saçlarımı karıştırmaya başlamış ve oldukça uzaktan gelen siren sesleri sayesinde ister istemez biraz daha rahatlamış gibi hissetmeye başlamıştım. Başına ne geldi, yine kimlerle kavga etti veya burada ne işi var gerçekten bilmiyordum ve bildiğim tek şey Yoongi'yi arayarak bunları açıklaması gereken kişinin ben olduğumdu.
Dayak yiyenin sadece o olmadığı parçalanmış olan parmak eklemlerinden belli oluyor olsa da Geumjae'nin durumu muhtemelen diğer kişi her kimse ondan daha kötüydü.
"Bir kerecik rahat dursan olmuyor değil mi? Ne olurdu sanki sakin biri olsaydın ve Yoongi'yi endişe ettirecek bir şeyler yapmasaydın? Kardeşini o kadar önemsiyormuş gibi görünüyorsun ama onu da en çok sen endişelendiriyorsun biliyorsun değil mi?" diye söylenmeye devam ederken bilinci kapalı olan biriyle konuşuyor olmak umurumda değildi çünkü düşünmeden hareket etmesinden sıkılmıştım. Aptalca davranması benim de canımı sıkıyordu çünkü bu hareketlerinin ucu bir şekilde bana da değiyordu.
Siren sesleri iyice yaklaşana kadar da durmuş ve öylece başında beklemek dışında bir şey yapmamıştım. Zaten söylenmek yerine elimden ne gelirdi onu da bilemiyordum.
Sonrasında zaten yanımızda duran ambulansın içerisinden inen birkaç görevli Geumjae'nin baygın bedenini sedyeyle birlikte araca taşırken elinde ilk yardım çantası taşıyan kadının yanıma yaklaştığı fark etmiştim. "Yakınlığınızı ve durumla ilgili bildiğiniz kadarını öğrenebilir miyim?" diyordu etrafa toplanmış olan meraklı kalabalığı umursamadan.
"Arkadaşıyım" derken kalabalığa göz atıyor ve tanıdık birilerini bulma umuduysa bakışlarımı etrafta gezdiriyordum fakat kimse yok gibiydi. "Nasıl bu hale geldiğini ise bilmiyorum az önce burada karşılaştık."
Diğerleri ambulansın arka kapılarını kapatacağı sırada yanımdaki kadın onları durdurarak içeriye geçmemi işaret etmiş ve "Siz de araca binin lütfen, ailesine ulaşabilecek kadar yakınsanız şimdiden birilerine haber vermenizi de isteyeceğim" dediğinde artık kaçışımın olmadığını anlamıştım. Yoongi'yi arayıp ona bunları söyleme işi bana kalsın istemiyordum ama her zamanki gibi istemediğim başıma gelmişti tabii ki. Evrenin benimle kocaman bir sorunu vardı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THEATRE CLUB | yoonmin
FanficTiyatro kulübünde verilen bir grup çalışması sayesinde tanışan gençlerden birinin sakladığı küçük sırlar bu ödevi ne tür sıkıntılara sokabilirdi?