part 6, a view for him

10.4K 1.2K 298
                                    


Jeon Jungkook adını bile bilmediği bir kişi için manzara olup çıkmıştı. Artık sürekli tek bindiği metroda o gençle karşılaşıp duruyordu.

Orada bakışlarını hissediyordu, bazen karşılık veriyor bazense gözleri çizim defterinden ayırmadan bir şeyler karalıyor, hiç değilse ellerini izliyordu. Tabii her gün karşılaşmıyorlardı ama bir gün karşılaşmasalar öteki gün mutlaka yine görüyorlardı birbirlerini.

Jungkook'un onu tek gördüğü zamanlar bu da olsa Taehyung eve gidip odasına her girdiğinde tekrar görüyordu onu.

İkisi arasında garip bir ilişki olmuştu. Hiç konuşmuyor, selamlaşmıyor, birbirlerine gülümsemiyorlardı. Ancak bakıyorlardı işte.

Düzenli şekilde metrodaki yerlerine oturuyorlar ve kaçamak bakışlarla bakıyorlardı birbirlerine.

Jungkook için utanç verici bir şeydi bu, kendini aptal bir oyunun içinde gibi hissediyordu. Jimin yanında olup bunun farkında olmadığı için mutluydu. Yoksa utancından ölebilirdi. Arkadaşı da biliyordu ki, Jungkook ne flörte ne ilişkiye dair bir şey bilirdi.

O yüzdendir ki şu an içinde bulunduğu durumu anlamlandıramıyordu bile. Neydi bu yaşanan anlamıyordu.

Bu bakışlar ne ima ediyordu anlamıyordu. Çocuk artık az çok onu tanıdığı için mi, onda bir şeyleri beğendiği için mi, yoksa ondan bir şey beklediği için mi bakıyor bilmiyordu. Ya da öylece bakıyor muydu sadece? Neydi bu yaşanan?

Jungkook utangaçlığının nasibini daha çok küçük yaşlardan almıştı. Bu açılmış hali bile sayılabilirdi. Lisede kimseyle konuşmaz, sırasından pek kalkmazdı. Hem sese olan aşırı nefreti, hem de içine kapanık yapısı hayatını belirleyen en büyük unsurlardı.

Tanrı şahit, platonik olduğu bir iki kişi haricinde kimseye aşk tarzı bir şey bile hissetmemişti ve bu durum ona çok garip geliyordu.

Biliyordu ki çirkin sayılmazdı, ama görünüşünün bir önemi kalmıyordu insanlar onu tanıdıktan sonra. Zira çok sıkıcı geliyordu onlara. Konsere gidemiyor, kalabalık yerlerde durmak istemiyordu. Tamam, tüm bunları boşverin.

Kendiyle yüksek sesle konuşulmasını bile istemiyordu, bu çok ayrı bir şeydi. Bu normal bir insanın oldukça rahatsız olacağı bir şeydi.

Jungkook biliyordu ki kolay kabul edilecek biri değildi ve anlıyordu insanları. Fakat bunun bilincinde olmak onu toplumdan daha da uzaklaştırmaktan başka hiçbir şey de yapmıyordu.

Aslında olabildiğince izole bir haldeyken, birden bire bu bakışma yarışmasına benzer durumun içine düşmüştü ve şaşkındı çokça.

İlk sefer oldukça şaşkın olduğundan ve yalnızca gencin ona olan bakışları üzerinde durduğundan, doğrusunu isterseniz karşısındaki kişinin görünüşünün pek farkında değildi. Fakat bir dahaki seferlerde farketmişti ki, karşısındaki kişi yakışıklıydı.

Hem de gerçekten yakışıklıydı.

Jungkook bu yüzden mümkünmüş gibi daha tedirgin olmuştu.

Karşısındakinin onunla dalga geçebiliyor ihtimalini sorgulamaya başlamıştı. Hatta bir kere aklından onun arkadaşlarından birine gidip "salağın tekine her gün metroda bakıyorum diye kendiyle beni bir tutup utanmadan o da bana bakıyor" dediğini dahi düşünmüştü.

Sahi, böyle bir şey mümkün olabilir miydi ki?

Jungkook bilmiyordu. Tek bildiği bu hissin onu hem çok korkuttuğu, hem de heyecanlandırdığıydı.

Öbür yandan da ona bakan bu çocuğa baktığında dalga geçiliyor gibi hissetmiyordu.

Çocuk onu tanıyor gibi bakıyordu.

Halihazırda birbirinin hayatındalarmış, sanki ufak bir tartışma yaşamışlar da metroda ayrı yerlere oturup, birbirlerine kaçamaktan bakarken yakalanıyorlarmış gibi.

Jungkook bilmiyordu.

Güzel insanlar onu korkutuyordu.

Bakmamalıydı ona, amacı ne olursa olsun sonucun hüsran olacağı belliydi. Güzel insanlar hüzün dışında ne verirdi insana?

O yüzden o gün yine yorgun argın metroya bindiğinde vermişti bu kararı. Daha fazla bakmak yoktu. Daha fazla garip şey yaşamak yoktu, bu kadarı yeterdi onun monoton hayatına.

Genç öyle düşünmüyor olacaktı ki Jungkook'tan hemen iki durak sonra biner binmez, gözlerini yine dikmişti ona.

Jungkook minicik bir bakışla ona baktığından emin olur olmaz, başını önüne eğip saçlarının önüne gelmesine sebep oldu. Kendince ona bakmasını engelleyecekti.

O an Taehyung'un yüzündeki tebessümden haberi yoktu. Onun bu hareketi Taehyung'a çok sevimli gelmişti yalnızca. Taehyung'a herhangi bir şey de sevimli gelebilirdi gerçi, o yaptığı sürece.

Taehyung ilk tanışmaları haricinde daima ondan önce indiğinden Jungkook bir dahaki durakta kalkıp gideceğini biliyordu.

Bindiği an attığı kontrol bakışı haricinde hiç bakmamıştı ona ve "evet" diye düşünmüştü.

"Garip olaylara gerek yok, ben ona bakmazsam bir daha da bakmaz bana," demişti kendi kendine.

Jungkook'un kaostan ve garip bir olaydan, yakışıklı bir çocuğun bakışlarından kaçma planı işe yarayabilirdi.

Evet, elbette yarayabilirdi.

Taehyung yerinden kalkıp kapıya ilerlerken böyle düşünmüştü Jungkook. İneceği duraktı ve Jungkook'a son kez bakıp ayaklanmış, hızlıca çıkmıştı açılan kapıdan.

Fakat ona ait bir şey az önce oturduğu yerde duruyordu.

Muhtemelen arka cebinden o fark bile etmeden çıkmış anahtarlık öylece Jungkook'un gözünü alırken her şey açıktı.

Düşündüğü gibi, plan işe yarayabilirdi.

Eğer Kim Taehyung sakar ve dikkatsiz olmasaydı.

Ya da en basitinden kader ikisini bir araya getirmek için bu kadar uğraşmasaydı.

















selamlar öncelikle dünyadaki en kötü günleri geçirdiğimiz için hepimize cidden akıl sağlığı diliyorum;( umarım bölümü beğenmişsinizdir en azından kafanız dağılmıştır😿😿 bu arada 7 en sevdiğim rakamdır ve 7 ile biten sayıları da severim öyle söyleyeyim dedim🙃

soleilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin