part 30, hurts so bad

6.9K 972 131
                                    


Jimin, haftaiçi bir gün Jungkook'la kalıp onun durumundan ve de uyuduğundan emin olmak istedi. Arkadaşı hafta boyunca oldukça yorgun görünüyordu ve bu durum onu endişelendiriyordu. Durumu film gecesi olarak adlandırıp ona çaktırmadan kontrol edecekti. Jungkook sahiden arkadaşının asıl niyetini anlamadı.

Aslında önceki günlere oranla durulmuş gibiydi, annesiyle konuştuğu günden sonra bir kere bile ağlamamış, üzgün olduğunu belirten bir cümle kurmamıştı. Jimin bu buzdağının görünen kısmı mıydı emin olmak istiyor gibiydi bu yüzden.

Jungkook filmi Jimin'in seçmesini istedi ve kendi de mısır patlatmak üzere mutfağa geçti. Bir dakika dolmadan Jimin telefonuyla yanına geldi ve iki seçenek sundu. Jungkook'un aklı orada değildi, son zamanlarda dikkati çok dağınıktı etrafına karşı. Yine de ismi daha ilgi çekici görüneni seçti. Jimin onayladı, zaten ben de onu istiyordum diye bir iddia da attı ortaya.

Sonra telefonu kenara bırakıp marketten aldıkları birkaç şeyi hazırlamada Jungkook'a yardım etmek istedi. Dolapların birini açtı ve gördüğü yarısı boş vitamin şişeleriyle hayrete düştü.

"Jungkook," dedi içindeki şaşkınlığı dışa vururken cömert davranarak.
"Sen vitamin mi kullanıyorsun?"

Jungkook dudaklarını birbirine bastırıp belirgin bir tepki göstermeksizin onayladı.
"Hm," diye bir ses çıkardı.
"Taehyung almıştı önceden, son konuşmamızda bırakmamamı rica etti."

"Anladım." dedi Jimin onun üzerine gitmek istemeyerek.
"İçmene sevindim."

Jungkook yanıt vermedi. İçeri geçip filmi açtılar ama biliyordu ki izleyemeyecekti. İzlemeyecek değildi, izleyemeyecekti. Ekrana dikili gözleri boş boş bakacaktı, bir şeyler dönecekti ama Jungkook ne duyacak, ne anlayacaktı. Bunun bilinciyle yanında oturan arkadaşına çevirdi bir anlığına başını.

Taehyung'tan önce Jimin'in onu konu ne olursa olsun anladığını düşünürdü. Bir ortamda gözlerini Jimin'e dikmiş, hiçbir ifade barındırmadan ona bakıyorsa oradan kaçıp gitmek istediğini bilirdi, bazı zamanlar dışarı çıkmamak için duş almadım bahanesini kullanırdı ama Jimin onun parada sıkışık olduğunu anlar, uzatmadan bir poşetle kapısına dikilirdi.

Fakat Jimin anlamıyordu şimdi. Jungkook'un bu filmi baksa da göremeyeceğini anlamıyordu. O vitaminleri Taehyung akşama doğru arayacakmış ve laf arasında içip içmediğini soracakmış gibi hissettiğinden aksatmadığını anlayamıyordu. Jungkook'un kendini çözümlemede hiç tanımadığı bir insanı çözümlemekten daha berbat olduğunu anlayamıyordu.

"Buzdolabında karpuz var biraz, sen seversin doğrayayım." dedi aniden. Jimin bakışlarını filmden ayırıp arkadaşına baktı.
"Nasıl aldın karpuzu?" diye sordu Jimin kaşları kalkarken.
"Ben geçen baktım, baya pahalıydı."
"Sekize bölmüşlerdi. Belli bir fiyat sonrası yarıya düşüyordu, aldım bende." diyerek ayaklandı ve cevap beklemeden mutfağa ilerledi. Filmi durdurmuştu Jimin, sesi gelmiyordu içeriden. Boşunaydı halbuki, Jungkook yine de arkadaşının hevesini kırmamak adına bir şey demedi.

Karpuzu dolaptan çıkardı ve bir bıçak çıkarıp kesmek üzere kendine yanaştırdı. İlk öncelikle dik olarak bir kesik açmak istedi ancak kabuk oldukça sert olduğundan saplar gibi agresifçe hareket etti.

Akabinde bıçağın sivri ucunun karpuzun kabuğunu delip geçtiğini, hemen altında bulunan işaret parmağının ucuna saplandığını ve tırnağının iç taraftaki kısmına dayandığını hissetti.

O kadar aniydi ki bıçağı kenara attıktan sonra gecikmiş bir tepki verdi.

"Ah!" diye seslice inledi ve parmağının delinen ucunu sağlam olanlarla sıkı sıkıya kapatmaya çalışırken diğer eliyle musluğu açıp altına tuttu kesiği.

soleilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin