Jeongguk içinde bulunduğu durumu pek anlamlandıramıyordu.Yani, şu son iki ayda ne olup bitmişti anlamamıştı zaten. Jimin derste onu çizdiğinden ve o portre şekillendikten sonra hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmamıştı. Yavaş yavaş gelişiyordu olaylar ama tüm bunlar genel olarak çok aniydi. Çok, çok aniydi.
Neredeyse 2 ay oluyordu.
Ama sorsanız Jeongguk bu şehre adım attığı andan beri Taehyung oradaymış gibi gelirdi. Bu iyiydi fakat korkutucuydu da.
Şuan öyle gelmese de öyleydi.
Şuan, Taehyung karşısında dünyanın en naif insanı gibi otururken ve eli çenesinin altında ona bakarken öyle gelmese de, öyleydi özünde.
Bu kafede başından beri oturan Jungkook'tu aslında. Taehyung onu aramış ve nasıl olduğunu sormuştu, sonra da nerede olduğunu. Jimin tam orada devreye girmiş, birden arkadan Taehyung'u özlediğini ve gelmesi gerektiğini söylemişti.
Taehyung hayır dememişti. Sonuç olarak 15 dakika sonra oturdukları masaya iki sandalye daha çekilmişti. Taehyung da tek değildi, yanında Yoongi'yi getirmişti. Bu iyi olmuştu çünkü Yoongi, Jimin'i hatırlıyordu ve konuşacak konuları da vardı. Ayrıca Jungkook yanında Jimin olduğunda, ilkokulda annesiyle berabermiş gibi huzurlu oluyordu.
"Zorlanıyor gibi görünüyorsun."
Yoongi, sergideki resimleri tartışmaya kısa bir ara verip Jimin'in elindeki zorla bitirmeye çalıştığı kahvesine bir göz attı.
Jungkook arkadaşının cevap vermeyeceğini bildiğinden konuştu ve Yoongi'nin bakışlarını üstüne çekti böylece.
"Jimin aklına bir şeyi bitirmeyi taktığı sürece yer ve de içer."
Yoongi'nin kaşları kalktı ve, "Nedeni nedir?" diye sordu Jungkook'un tok ses tonu yüzünden. Fakat Jungkook daha fazlasını söylemezdi, çünkü bu Jimin'e kalmış bir şeydi. Bu yüzden gözlerini ona çevirdi ve Yoongi de refleks olarak Jimin'e çevirdi irislerini.
Jimin ise birkaç saniye gözlerini etrafta gezdirdi ve ağzındaki yudumu yutmaya uğraştı. Konuya pek ilgili durmayan Taehyung'un bakışları bile ona çevrilmişken biraz gerilerek durdu ve minicik bir iç çekişin ardından konuştu.
"Paralel evrenlere inanır mısın?" diye sordu Yoongi'ye.
Yoongi bir an düşündü ve kaşları kısa bir anlığına çatılıp düzeldi.
"Bilmem, bunun üzerine düşünmedim aslında." dedi en sonunda dürüstlükle.Jimin ise bu konuyu insanlara anlatmak onu germesine rağmen bu ikisine karşı kendini açıklamak istedi, bu da Jungkook için özünde şaşırtıcıydı tabii.
"Bir gün yemekhanede iştahsızca soğumuş kahvem ve kekimle otururken yaşanmış kadar gerçek bir an hatırladım. Dejavu gibi bir şeydi. Yine yemekhanede oturuyordum ancak arkadaşlarımlaydım, onlar kahve içip kek yiyebiliyorlardı ama ben yiyemiyordum. Yemediğimi değil, yiyemediğimi hatırlıyorum. Fakat böyle bir an hiç yaşanmamıştı."
Yoongi'nin gözleri ilgiyle Jimin'e sabitliyken, Jungkook arkadaşını dikkatle dinleyen Taehyung'a bakmıştı bir anlığına.
"Kısacası, paralel evrende bir halimin ne laktoz ne gluten ne de kafein tüketemediğine inandığım için böyle şeyleri yiyebildiğim sürece yerim. Midem biraz hassas gerçi, özellikle yağlı şeyler konusunda ama yine de inatla yiyorum, Jungkook da inatla kızıyor. Bu kadar yani. O kadar derin bir şey yok."
Jungkook Jimin bunu ona ilk anlattığında gözlerinin dolu dolu olduğunu ve o hissi gerçekten içinde nasıl kuvvetli hissettiğini anlattığını hatırladı. Fakat şimdi o günün aksine oldukça soğukkanlı oluşu arkadaşına şefkatle gülümsemesine yol açtı.