part 3, takeaway portrait

11.1K 1.4K 227
                                    


Park Jimin o gün aldığı mesajla şaşkınlıkla birkaç saniye duraksadıktan sonra yanıtlayabilmişti ancak.

Elbette, yazmıştı.
Fakat nerede alacaksın?

Karşı taraftan da yanıt yine beklemeden gelmişti. Bu yanıt Jimin'i güldürmüştü.

Çok garip gelecek biliyorum ama metroya bineceğim yine eve dönmek için, eğer sen de bineceksen aynı saatte binebiliriz. Ben Seul Ulusal'ın yanındaki duraktan biniyorum.

Jimin dudaklarını birbirine bastırmıştı ve sınıfta duyulacak herhangi bir gülüşü engellemişti. İlk defa birine satın aldığı çalışmayı metroda teslim edecekti.

Ben Kore Üniversitesi'nin oradaki duraktan biniyorum. Binmeden önce ve o durağa yaklaştığımda haber veririm, yazmıştı.

Sonra da geri aldığı onay mesajıyla yanında oturan Jungkook'a dönmüş ve yüzündeki parlak gülümsemeyle konuşmuştu.

"Seninki aceleci çıktı, bugün almak istedi. Metroda vereceğim portreyi."

Cümlesinin hemen ardından minik bir kıkırtı bırakmıştı ve Jungkook yalnızca büyüyen gözleriyle bakabilmişti ona.

"Ne ara benimki oldu?" diye kendi kendine mırıldanır gibi konuştuğunda Jimin yanıtlamadan gülümsemeye devam etmişti sadece.

Jungkook'sa ders boyunca iri tuttuğu gözleriyle bu konu onu garip hissettirmiş gibi sessiz sakin durmuştu. Gerçi her zaman sessiz sakin dururdu, ancak bu seferki sessizlik bu garip olaydan kaynaklanıyor olabilirdi.

Jimin ders sırasında tekrar mesajlaştığı Taehyung'a aklındaki gayet makul olan ücreti söylemişti ve Taehyung da hiç itiraz etmeden ibanını istemişti ondan. Ders daha bitmeden para hesabındaydı ve Jimin'i biraz şaşırtmıştı bu. Genelde kimse çalışma eline geçmeden ödemeyi tercih etmezdi ve bu ona gayet makul de geliyordu, fakat Taehyung'un bu güveni hoşuna gitmişti.

Dersin bitimiyle her zamanki gibi binadan çıkmışlar ve yan yana yürümeye başlamışlardı. Metroya giden yola girecekleri sırada Jungkook aniden durmuştu olduğu yerde.

"Jimin." demişti her zamanki kısık sesiyle.
"Benim beyaz akriliğim bitmişti, onu almam gerek."

Jimin'se kaşlarını kaldırmıştı.
"Şimdi mi geldi aklına?" dedi aniden yolun ortasında duruşu yüzünden.

"Evet, gidip alayım. Sen tek git bugünlük."

Bal gibi utanmıştı ve bunu anlamak için onu tanımaya da gerek yoktu.

Jimin ona hak veriyordu, portresini almak isteyen biriyle karşı karşıya gelmesi garip bir durum olabilirdi ve bunu tamamen normal karşılıyordu. Bu yüzden onayladı ve arkadaşının ona el sallayıp uzaklaşmasına fazla karışmadan yoluna devam etti. Aynı zamanda telefonunu çıkarıp Taehyung denen çocuğa metroya gittiğini söyleyen bir mesaj attı.

Elindeki tuvali dünkü ani gelişen olay yüzünden çıplak gezdirmişti ve açıkçası ani bir yaz yağmuru yağması durumunda kendini metronun altına atabilirdi, Tanrıya şükür böyle bir durum yaşanmamıştı. Fakat şansına bırakmamak adına bugün çantasını getirmişti yanında ve onunla binmişti metroya.

İki durak sonra Seul Ulusal durağına yaklaştıkça yavaşlayan metroyla tanıdık yüzü görmüştü tekrar. Metro onun önünden geçse de yavaş halde olduğu için genç de onu görmüş olacaktı ki, biner binmez ilerleyip Jimin'in yanındaki boş yere oturmuştu.

"Selam." demişti çantasını kucağına koyup gülümseyen yüzünü Jimin'e çevirirken.
"Selam." diye tekrarladı Jimin de gülümserken.
"Nasılsın?"

Taehyung hızlı yürümüş olacaktı ki konuşmadan önce nefeslendi.
"İyiyim, sen?" diye sordu.

"İyiyim bende, hızlı mı geldin?" dedi Jimin laf olsun diye onun terden nemlenmiş boynuna bakarak.

"Evet, kaçırmayayım diye koştum biraz. Bir de hava bugün çok boğucu, ondan."
Taehyung yüzündeki gülümsemeyle tişörtünün yaka kısmını havalandırarak sıcaklamasını önlemeye çalıştı.

Taehyung'un konuşma şekli ve mimikleri Jimin'in hoşuna gitmişti. Sanki normal bir arkadaşıyla sözleşip buluşmuş ve havadan sudan konuşuyormuş gibi bir havası vardı, insanı yabancı hissettirmiyordu.

"Evet baya sıcak bugün." diye katıldı o da biraz rahatlayarak aldığı enerjiyle.
"Portreyi tamamladım bu arada." dedi aklına gelmiş gibi uzanıp çantasını alır ve dizlerine yerleştirip kolayca çıkarırken.

Tuvali çıkardı ve Taehyung sanki çok hevesliymişcesine ellerini uzattı, izin ister gibi. Jimin de gülümsemekle yetinip tuvali uzun parmaklara teslim etti. Hafifçe eğilerek tuvaldeki yeni detayları inceledi Taehyung.

"Çok güzel."

Duyduğu kısık sesle Jimin bir an ne diyeceğini bilemedi o yüzden sadece büyükçe gülümsemekle yetindi. Portreden mi bahsediyordu yoksa portresini yaptığı arkadaşından mı bilmiyordu ama iki türlü de samimiydi sözleri.

"Çok yeteneklisin, gerçekten."

Bu sefer aldığı iltifatla hafifçe kızardı ve gülümsemesinin büyümesini engellemek için dudaklarını bastırdı birbirine.

"Teşekkür ederim."

Birkaç saniye sessiz kaldıklarında telefonu bu anı bekler gibi çaldı ve Jimin çantasına uzandı böylece.

"Pardon." dedi Taehyung'a, fakat o hiç sorun etmeden başını iki yana sallamıştı sorun olmadığını açıklamak adına.

Arayan Jungkook'tu ve bu Jimin'i meraklandırmıştı.

"Efendim?" diye telefonu açıp kulağına yasladı Jimin.

"Jimin, bir şey soracaktım." dedi Jungkook'un karşıdan gelen sakin sesi.
"Geçen sefer senin kullandığın akrilik hangisiydi?"

Jimin arkadaşının her zamanki unutkanlığına gülümsedi ve gocunmadan yanıtladı.

"Seninle almıştık ya, Yebin'in de önerdiği."

Jungkook "ha" tarzı bir ses çıkardı ve bir teşekkür mırıldandı. Bu sık sık yaşandığından Jimin'in garibine gitmiyordu. Jungkook genelde sık sık kullandığı boya markalarını bile unutuyordu. Jimin sürekli b12 eksikliği olduğunu yüzüne vursa da o bunun hakkında bir şey yapmamaya kararlıydı.

"Verdin mi portreyi?"

Kısa bir sessizlikten sonra arkadaşının çekingen sesi kulağına dolduğunda Jimin istemeden minik bir gülümseme takındı ve Taehyung'a çevirdi gözlerini.

"Evet verdim. Son halini de beğendi."

Taehyung ondan konuşulduğunu anlamış ve başını kaldırıp bir gülümseme vermişti. Telefonun ucundaki Jungkook ise bu soruyu sorduğuna pişman olmuş gibi birkaç saniye bir şey demedi. Ardından bir nefes alıp konuştu tekrar.

"Anladım, iyi o zaman. Görüşürüz yarın."

"Görüşürüz." dedi Jimin hafifçe sonu uzatarak ve kapatıp tekrar çantasına attı telefonu. Taehyung'un hala onda olan gözlerine baktı ve gerekmese de açıkladı.

"Arkadaşım hep unutuyor da boyaları." dedi kıkırdayarak. Sonra da tepkisini merak ettiğinden portreyi işaret ederek ekledi.
"Portresini yaptığım."

"Hm." diye bir mırıltı çıkardı Taehyung yalnızca. Dalgın bakışları portreye tekrar çevrilmiş ve sessize dinlenmişti.

O an aklından tek geçen portredeki bu çocuğun gerçekte varolduğunu bir an için unutmuş olmasıydı. O gün daha fazla bir şey olmamıştı. Taehyung Jimin'e teşekkür etmiş ve dün indiği durakta inmişti tekrar.

Jimin ise Taehyung'la vedalaşırken bunun son konuşmaları olmadığını hissetmişti. İçinden bir ses bu çocuğu daha çok göreceğini söylüyordu.









kimse okumasa da düzenli atmaya devam edeceğim😌✌🏻 umarım beğenmişsinizdirr💗

soleilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin