Taehyung Jungkook'la konuşurken son durağa geldiklerini fark etmemişti bile. Jungkook da ondan farksızdı. Eskisi gibi yan yana oturup inecekleri yer gelene dek biraz konuşup biraz da sustular.Jungkook ineceği vakit gelene kadar yanında oturan Taehyung'un tişörtünü sıkı sıkıya tutuyordu ve bu bile genç çocuğu mahvediyordu. İneceği vakit geldiğinde uzanıp son kez Taehyung'a sarılmış ve bir şey demeden hafif bir gülümseme verip gitmişti.
İşte Taehyung o andan beri toparlayamıyordu. Ya şimdi, diye düşünüyordu.
Şimdi ne olacak?
Beni istemiyor değil, anlaşıldığı üzere istiyor da sayılmaz. Jeongguk, gerçekten ne istiyor? Ne istediğini o bile biliyor mu?
Taehyung evine gittiğinde o kadar karışıktı ki onu bekleyen Hoseok ve Yoongi'yi tamamiyle unutmuştu. Beraber yemek yiyeceklerdi ama Taehyung göründüğü üzere gecikmişti. İlk girdiğinde bir şeyler söyleseler de Taehyung'un halini fark edip üzerine gitmemişlerdi.
Yemeklerini yedikleri sırada Taehyung dalgındı. Bir şey söylemeden yemeğini yiyordu ki onun bile ilgisini çeken bir şey söyledi Yoongi.
"Jimin'e hislerim var." dedi birden ve Hoseok gülerek iyi yana salladı başını.
"Bunu söylemeni bekliyordum, alakasız mini parti falan. Taehyung'la Jungkook yalandı, sen Jimin'in derdindeydin değil mi?" diye sataştı arkadaşına. Taehyung bir şey demeden gülümsedi ve bakışlarını Yoongi'ye çevirdi.
"Taehyung'un hali ortada, sen de ona benzersen çok gülerim sahiden."Yoongi kaşlarını çatarak mırıldanır gibi,
"Şimdiden laf dokunduruyor ama bilemiyorum." dedi. Hoseok buna bir kahkaha patlattı ve Taehyung'a da bakarken tekrar konuştu."Bitirim ikili yemin ederim." dedi gülüşünü zorlukla keserken.
"Nasıl mahvediyorlar sizi.""Jimin'i bilmem ama benimki mahvediyor." dedi Taehyung en sonunda dahil olurken sohbete.
Devamının gelmesi zor olmadı. Taehyung onlara tüm olan bitenleri yüzündeki sahiden mahvolmuş ifadeyle anlattı. Yoongi ve Hoseok ise Jungkook'tan bu adımı beklemediklerinden Taehyung'a kıyasla daha olumlu ve heyecanlı yaklaşmışlardı.
"Tam şimdi!" dedi Yoongi onun dizine bir tane patlatırken.
"Tam şimdi gitmelisin ona, Taehyung. İçinden ne geliyorsa söylemeli ve açık açık sormalısın."Böyle ortamları bilirsiniz, gaza gelmek kolaydır ve çevrenizdekiler birdenbire her şeyi size çok basitmiş gibi gösterebilir. Şayet gösterdiler de, Taehyung o sırada evet diye düşünüyordu, gidip sormalı ve ikisini de kurtarmalıydı bu yükten.
O yüzden sahiden gitti. Üstelik gece serinine karşı bir hırka bile almamıştı. Neredeyse boş görünen metroya bindi ve Jungkook'un durağında indi. Evine kadar neredeyse koşar adımlarla gitti ve açık olan apartman kapısından girerek dairenin kapısına dikildi.
O zamana kadar mantıklı görünen bu yaptığı, işte o an biraz saçmalıkmış gibi geldi ona.
Kendi yaptığına şaşırdı çünkü iki buçuk haftadır konuşmamalarının sebebi onun Jungkook'a sormasıydı zaten, şimdi ise Jungkook ona bir adım atmışken doğrudan karşısına dikilmek çocuğu daha da korkutmaz mıydı, bir daha gelmeyecek kadar uzağa kaçırmaz mıydı?
Taehyung kapıda öylece dikildi kaldı. Ne yapmalıydı bilmiyordu, yere çöktü ve sırtını duvara verdi. Eve geri dönmek istemiyordu ama sonsuza dek burada oturacak hali de yoktu.
Tabii o sırada onun hesaba katmadığı bir şekilde dairenin kapısı aralandı ve Jungkook göründü. Çocuk kapısının önünde duyduğu sesleri kontrol etmeye çıkmıştı ve muhtemelen en son beklediği şey Taehyung'u görmekti.