Jimin ve Jungkook metroda yan yana oturduklarında ikisi de pek konuşmadı.Yalnızca Jungkook o çocuğun Seul Ulusal'ın oradaki duraktan bindiğini söyledi ve bu Jimin'in kendi içinde kurduğu teorisini daha da güçlendirmekten başka bir şey yapmadı.
Jimin Jungkook'a aklındaki düşünceden bahsetmedi çünkü Jungkook bunu duysa en yakın durakta kendini dışarı atabilirdi utançtan. O yüzden Seul Ulusal'ın orada kapılar aralanana ve ikisinin de aşina olduğu beden içeri girene kadar orada öylece oturmaya devam ettiler.
Taehyung içeri girdiğinde ikisi de bu anı bekliyor gibi ona dikmişti gözlerini ve Taehyung tereddütsüzce Jungkook'un her zaman olduğu yere çevirirken gözlerini, öylece kalmıştı olduğu yerde.
Jimin bekliyordu, şaşırmamıştı. Tam da bu yüzden gülümsemiş ve elini kaldırarak selam vermişti Taehyung'a. Arkadaşının bu selamı Jungkook'un irice açtığı gözleriyle ona bakakalmasına sebep oldu.
Taehyung şaşkınlığını Jungkook'tan çabuk atlattı ve birkaç adımda ikilinin yanına çekingen adımlarla yürüdü.
"Merhaba Taehyung." dedi Jimin hareket eden metro yüzünden, yanındaki boş yeri işaret edip Taehyung'un oturmasını isterken. Jungkook dudaklarını ısırdı ve tüm şaşkınlığına rağmen geçirdi içinden.
Adı Taehyung'muş, diye düşündü.
Taehyung şaşkınca Jimin'in gösterdiği yere, Jungkook'un yanındaki boş yere oturdu ve zorlukla araladı dudaklarını.
"Merhaba Jimin," dedi ve gülümsemeye çalıştı.
"Seni yeniden görmek güzel."Jungkook yanına oturan bedene başını çeviremedi bile utançtan, elleri kucağında öylece durdu tüm bunlar yaşanırken. Beyni durmuş gibiydi ve hiçbir düşünce üretemiyordu. Jimin'in Taehyung adındaki bu genci nereden tanıyor olabileceğine dair en ufak bir fikir yürütemiyordu.
"Seni de öyle." dedi Jimin gülümsemesini büyütüp, öne doğru biraz eğilip Jungkook'un bedeninin önünden Taehyung'la göz teması kurarken.
"Ah, siz tanışmıyorsunuz." dedi aniden aklına gelmiş gibi ve Jungkook arkadaşının bu ani oyunculuğu yüzünden hayrete düştü.
"Gerçi sen Jungkook'a oldukça aşinasın ama yine de tanışmıyorsunuz."
Jungkook duyduklarıyla kaşlarını kaldırdı ve Jimin'e baktı hiçbir şey anlamayarak. Yanakları gittikçe yanıyordu ve beyaz teniyle oldukça tezat duruyordu.
"Jungkook." dedi Jimin bunu yapmak aşırı hoşuna gidiyormuş gibi durarak.
Taehyung neyin geleceğini anlamış ve hafif esmer teninin üzerinin pembeleşmesini önleyemeyerek dudaklarını ısırmıştı.
"Taehyung, senin portreni alan kişi."
Jungkook tam anlamıyla donup kaldı.
Yanaklarında beyaz tenine dair bir şey kalmadı denebilir, tamamen pembeleşti ve iri gözleri Taehyung'a döndü. Minik ağzı aralanmış ve dudakları olduğundan daha dolgun durmuştu.
Taehyung da ona bakıyordu, içindeki tüm utanca rağmen gülümsemeye ve Jungkook'un karşısındaki tapılası görüntüsüne kapılmamaya çabaladı tüm gücüyle.
İçinden çaresizce geçiriyordu sadece.
Yemin ederim aptalım ben ama yapamıyorum. Daha adını az önce öğrendiğim bu çocuğa çok fena düşmekten alamıyorum kendimi.
"Ah." Jungkook en sonunda bir tepki verdi ve yüzündeki şaşkınlığı silmeye çabaladı.
"Demek sensin o."Taehyung kalkan saygı ekleriyle biraz rahatlasa da utancını saklayamadan başını eğip tekrar kaldırdı.
"Evet." dedi gözleri gencinkilere sabitlenirken. Jungkook bir kez daha gelişmemiş iletişim becerilerine lanet etti ve bir iki saniyelik duraksamadan sonra tekrar konuştu.
"Memnun oldum çok."
Taehyung cümlenin sonuna eklenen kelimeyle gülümsemesini büyüttü ve duraksamadan yanıtladı.
"Bende memnun oldum." dedi ve tüm içtenliğiyle ekledi.
"Çok."Birkaç saniyelik bakışmaları ikisinin de aynı anda gözlerini kaçırmalarıyla kesildi ve Jimin girdi araya.
"Biz de yeni çıktık dersten, sen de mi?" diye sordu sırf laf olsun diye.
Taehyung başını salladı ama ufaktan yalandı bu, Jungkook'un bu saatte metroda olacağını bildiği için erken biten dersinden sonra biraz oyalanmıştı okulda.
"Evet, yeni çıktım ben de."
Jimin açıkta kalan konuyla amacına ulaşmanın zaferiyle gülümsedi ve asıl sorusunu sordu.
"Hangi bölümdeydin sen?"
Jungkook arkadaşının bu hallerini şaşkınca izleyebildi ve sessiz kaldı sadece. Jimin'in konuyu nasıl istediği yere getirdiğine şaşırmıştı.
"Fransız Dili ve Edebiyatı." dedi Taehyung ve bu Jimin'in imalı bir bakışla Jungkook'a bakmasına sebep oldu.
Jungkook'la birkaç sefer görsel sanatlarda olmasalar ne olacağına dair konuşmuşlardı ve Jungkook hiç tereddütsüz Fransız Dili ve Edebiyatı okumak isteyebileceğini söylemişti.
"Ya, ne güzel." diye yanıtladı Jimin heyecanla.
"Bizi tahmin ediyorsundur ama bölümümüz resim."Taehyung gülümsedi ve metroda sürekli bir şeyler karaladığına şahit olduğu Jungkook'a kaçamak bir bakış attı.
"Evet, tahmin etmiştim." dedi yalnızca.
Sonra Taehyung'un ineceği durak gelene kadar konuşmaya devam ettiler. Daha doğrusu Jimin soru sordu, Taehyung yanıtladı, Jungkook gerekmedikçe konuşmadı. Jimin'den bulduğu her boşlukta da ikili birbirlerine kaçamakça baktı. Jimin elbette bunu farketti.
Taehyung'un ineceği durak geldiğinde artık Jungkook için bir yabancı değildi.
Artık Kim Taehyung'tu. Fransız Edebiyatı 3. sınıf öğrencisiydi. Daegu'luydu ve Seul'e tıpkı onlar gibi okumaya gelmişti. Aynı şekilde Jungkook da Jeon Jungkook'tu, resim bölümü 2. sınıf öğrencisiydi. Busan'dan gelmişti.
Taehyung o gün metrodan inerken Jungkook'la ilk defa vedalaştı.
İkisinin de gülümsemeleri çekingendi fakat içtenliği gözlerine bulaşmıştı. Minikçe el salladılar ve Taehyung indi.
"Kim Taehyung." diye mırıldandı Jimin arkadaşına dönerek, imalı bir gülümseme eşliğinde. Jungkook konuşmadı ama yüzündeki gülümseme arkadaşına her şeyi anlatıyordu.
Jungkook korkuyordu, evet. Fakat belki de içindeki his, korkusuna ağır basardı. Olamaz mıydı?
Taehyung ise metrodan çıkar çıkmaz derin bir nefes çekmişti ciğerlerine.
Gözlerini kapatmış ve ellerini cebine sokarak evine doğru savsak adımlar atmaya başlamıştı. Aklında yalnızca Jeon Jungkook ve ona ait düşünceler vardı.
O tanıştığım en güzel insan, demişti içinden.
Cidden öyleydi.
jimin'im allah razı olsun bu salaklar asla adam akıllı tanışmazdı sağol bir tanem🤲🏻öpüyorum jimin'i ve sizi umarım beğenmişsinizdirr💟💞💝
bu arada bildirim gitmiyo??? bıktım:(