Jeongguk o gün akşama dek uyuduktan sonra gece uyuyamadı. Biraz düşündü ve en başındaki çekincelerini anımsadı. Ertesi güne dek kendine eziyet edip durdu.Öyle ki Jimin onu arayıp evden çıkıp çıkmadığını sorana dek dersi olduğunu anımsayamamıştı bile. Aramayla apar topar giyinip hazırlandı ve koşa koşa okula attı kendini. Dersleri bir şekilde atlattı ama atlatamadığı diğer şeylerden Jimin'e bahsetmeliydi ve kesinlikle dışarıda bahsetmek istemiyordu bunlardan. O yüzden beraber Jungkook'un evine geçtiklerinde Jimin olanları dinledi ve artık kaçıncı olduğunu bilemez halde arkadaşının ilişki korkusunu hiç sıkılmadan anlamaya çalıştı.
"Jimin, beni korkutan Taehyung değil." diyordu arkadaşı. "Ben sanırım nihayet bir ilişki yaşayacak olmakla baş edip edemeyeceğimden endişe ediyorum."
Jimin ise uzanıp arkadaşının ellerini kavradı ve tam gözlerinin içine baktı.
"Jungkook," diye seslendi yumuşacık bir sesle. "Bunun olacağını biliyordun. Eninde sonunda bir gün bu olacaktı. Şimdi kaçınca başka zaman yakalanmayacak mısın?"
Jungkook gözlerini kaçırdı.
"Şimdi değilse ne zaman, Jungkook?" dedi Jimin kaşlarını kaldırıp öbür türlüsü mümkün değil gibi bakarken.
"Taehyung değilse, kim?"
"Kimse." dedi Jungkook tereddüte düşmeden."Taehyung değilse, kimse değil."
Ve böylece nihayet kendiyle savaşı sona erdi.
Jungkook ani kararların insanı değildi ama o akşam çok ani bir karar aldı ve Taehyung'un yanına gerçekten bir şey yaparak gitmek istedi. Saçını sarıya boyamak istiyordu ve kimsenin onayını aramadığı sayılı kararlarındandı bu. Sıradanmışcasına bunu Jimin'e söyledi ve Jimin ilk başta onu biraz düşün diye ikna etmeye çalışsa da, hayatında bir kere de olsun ani bir kararın ona zararı olmayacağını düşündüğünden kabul etti.
Saat akşam sularındayken Jimin'le beraber ve bir markete gittiler. Uzun süreli raf ve kutu incelemeleri sonrası bir poşetle beraber oradan çıkıp Jungkook'un dairesine geri döndüler.
Jimin daha önceden evde kendi saçını boyamışlığı olduğundan görevi üstlendi ve Jungkook'un saçını yapabileceği en iyi şekilde boyamaya odaklandı. Nihayet işi bittiğinde biraz fazla vakit geçmişti ama Jungkook banyodan çıktığında mutlu görünüyordu. Saçlarını kuruttuğu sırada saat neredeyse gece 11'di. Bu yüzden elini çabuk tuttu ve kendine çeki düzen verip üzerini giyinir giyinmez, Jimin'e bir teşekkür öpücüğü verip çıktı.
Metroya koşar gibi gitti. Saçlarında garip bir hissiyat vardı ama psikolojikmen olduğunu düşündü. Bir de bir sorunu varmışcasına atıyordu kalbi ama umursamadı. Koltuklar neredeyse bomboştu ama ayakta kaldı.
İndiğinde Taehyung'un evine yürümeye başladı. Aklına Yoongi geldi ama onun muhtemelen uyumuş olduğunu düşündü. Taehyung bir keresinde onun geçe kalmadığından bahsetmişti. Bu yüzden Taehyung'un açacağını umuyordu.
Dış kapıyı apartmana giren bir kızın arkasından tutup içeri girdi. Katları çıktı ve kapının önünde dikildi. Saati kontrol için telefonunun ekranına baktı, tam 23.57'ydi.
Ellerinden birini kalbine yaslayıp nefeslendi ve kapıyı çaldı. Birkaç saniye ancak geçmişti ki kapı açıldı.
Taehyung'tu, Tanrı'ya şükür. Üzerinde yalnızca gri bir şort vardı ve tişört giymediğinden dövmesi yine ortalıktaydı.
Jungkook'u görür görmez gözleri irileşti ve kapıyı tutan eli bulunduğu yere sıkı sıkıya tutundu.
"Jeongguk," dedi nefes nefeseymiş gibi.
"Saçların."