part 21, things that happened in saturday

7.9K 1.1K 116
                                    


Jungkook'un o cumartesi için herhangi bir planı yoktu. Sabah erkenden kalkarak evi temizlemişti ve saat öğlene varırken de alışveriş için yakındaki büyük bir markete uğramıştı.

Eve döner dönmez mutfakta aldıklarını boşaltmaya girişti. Zaten çok bir şey yoktu fakat henüz peyniri ve yumurtaları dolaba koymuşken çalan telefonuyla durmak ve cebindeki telefonu çıkarıp annesinden gelen aramayı yanıtlamak durumunda kaldı.

"Birtanem." diye şakır gibi konuştu karşı taraftan annesi.

Jungkook'un aklına üniversitedeki ilk ayında onun sesini her duyuşunda gözlerinin dolduğu geldi. Gerçi ikinci ay da yaşanmıştı bu sahne, hatta üçüncüsünde de.

İlk ikisi özlemden olduysa da sonuncusu Jungkook'un evin ihtiyaçlarına para paylaştırımı yapmaktan bunalıma girmesindendi.

Jungkook bunlardan ziyade annesiyle konuştuğundan yüzünde kendiliğinden oluşan büyük gülümsemeyle yanıtladı.
"Anneciğim."

Annesi bekletmeden, "Napıyorsun bakalım?" diye sorduğunda Jungkook eğilip boştaki eliyle süt kutusunu alıyordu.

"Sabah temizlik yaptım. Şimdi de alışverişten döndüm poşetleri boşaltıyorum." dedi gururla. Ona hala hiçbir şeyini aksatmadığını kanıtlıyordu kendince.

Annesi güldü ve bir mırıltı çıkarıp konuştu.
"Aferin koca bebeğime." diyerek oğluna istediği övgüyü verdi ve, "Ne yemek yapıyorsun bugün?" diye sordu her zamanki gibi.

Jungkook aldıklarına bir göz atarak dudak büktü ve hmladı.
"Bilmiyorum, daha karar vermedim. Ama sebze de aldım alışverişte, belki sebzeli bir şeyler."

Annesi de onu onaylayan bir mırıltı çıkardığı sırada dairesinde bir zil sesi yankılandı. Jungkook doğrulup mutfaktan çıkmak için hareketlendi.

"Ah, zil çalıyor anne. Seni akşama görüntülü ararım, öpüyorum."

Annesi cevabı geciktirmeden yanıtladı.
"Ben de öpüyorum. Görüşürüz bebeğim."
dedi ve hemen ardından telefonu kapatmıştı zaten.

Jungkook telefonu arka cebine attı ve duraksamadan kapıyı açtı.

Fakat kapıda duran kişiyle duraksamaktan kaçınamadı. İlk önce ağzından şaşkınlıkla bir mırıltı çıkardı ama sonradan dudakları hızlıca kıvrılırken sahici bir mutlulukla konuştu.

"Tae," dedi ve duraksamadan ekledi.
"Hoşgeldin, geçsene."

Kapıdaki Taehyung onu aynı şekilde gülümseyerek yanıtladı ve ayakkabılarını çıkarır çıkarmaz içeri adımını attı.

Ardından hiç çekinmeden karşısındaki gencin ufak tefek beline kollarını sardı.

Jungkook bu ani sarılmayla sessizce yutkundu. Fakat bu şaşkınlığın onu duraksatmasına izin vermeyerek o da beklemeden karşısındakine sarılmış ve Taehyung'un geri çekilirken büyükçe gülümsemesine sebebiyet vermişti.

"Pat diye geldiğim için üzgünüm. Gelmeyi ben de beklemiyordum." dedi Taehyung mahcup bir hale gelen gülümsemesiyle.

Jungkook da gülümsedi ve başını iki yana sallayarak, "Sorun değil ama kapıda kalmaktan ucuz yırttın. Eve daha 10 dakika önce gelmiştim." dedi gülerek.

Taehyung gülmekle yetindi ve Jungkook elini kısacık bir anlığına tutup onu mutfağa çekerken uysal davrandı.

"Elindeki nedir?" diye sordu Jungkook, Taehyung'un tutmadığı elindeki minik poşede bakarken. Mutfağa vardıkları sırada Taehyung boşta kalan eliyle poşedin içindeki iki minik ilaç şişesine benzer şişeyi çıkartmıştı.

"Sana vitamin aldım. Birdenbire gelişim de bu yüzden aslında." dedi biraz çekingen bir halde.

"Ama neden ki?" Jungkook şaşırarak şişelere, ardından da Taehyung'a baktı.

"Kansızlığın ve vitamin eksiklerin olduğunu söylemiştin. Ayrıca takviye almaktan da hoşlanmadığını söylemiştin ama bu seferlik benim için katlanırsın diye düşündüm. Senin için endişeleniyorum."

Jungkook olabilirmiş gibi daha da şaşırdı. Taehyung'un aniden kapısını onun için aldığı vitaminlerle çalmasını beklemiyordu. Aslında hala kansızlığı olduğunu hatırlaması bile şaşırtıcıydı onun için. Genelde böyle şeyler gelmezdi başına.

"Tek sebep onları sevmemem değil. İçmeyi unuyorum." dedi en sonunda.

Yalan söylemiyordu. Jimin bir keresinde ona vitamin almıştı ve bir ay kadar sonra eve gelip, mutfak çekmecesinde bir şey ararken şişeyi açılmamış bir halde bulunca ona fena çatmıştı. En sonunda da Jungkook'un onları içmeyeceğini ve boşa gideceklerini çok net bir şekilde anlamış ve kendi almıştı vitaminleri. Eh, en azından birinin sorunu çözülmüştü.

"Sorun değil." diye atıldı Taehyung hiç bozuntuya vermeden. "Ben sabahları mesaj atarım içmen için. Tamam mı?"

Jungkook şaşkınlığı sürerken ona bakan parlak gözlerin içine baka baka, teklif ettiği bir şeyi reddedemeyeceğini düşündü.

"Peki o zaman." dedi kısık çıkan bir sesle.
"Teşekkür ederim, Taehyung."

Ancak karşısındaki bu dediği saçmalıkmış gibi, yaptığı şeyi zaten yapması gerekiyormuş gibi bir davranışla hiç önemli olmadığını söyleyerek yanıtlamıştı onu. Bu Jungkook'un hoş bir hisle dolmasına sebep oldu.

Sonrasında Taehyung, poşetlerini boşaltır boşaltmaz ona kahve yapacağını söyleyen Jungkook'a pek bir onay alma gereği duymadan yardım edeceğini söylemiş ve aldıklarını ona uzatmaya başlamıştı.

"Yulaf," diyerek uzattı pakedi Jungkook'a. Jungkook da uzanıp yan yana dizili kavanozlardan birinin kapağını açmış ve Taehyung'un uzattığı pakedi açarak içine boşatmıştı.

Kapağı takacağı sırada Taehyung'la bir şey konuştuğundan başını ona çevirdi ve böylece parmağının kavanozun üstündeki farketmediği minik kesiğe sürtünmesine sebep oldu. Tabii orada minik bir kesik açmasına. Ağzından acıdan ziyade bir şaşkınlık nidası çekti ve otomatikmen elini kendine çekti. Fakat bu minicik tepkisi Taehyung'un hızla dibine girip kocaman olmuş gözlerle onu sormasına yetmişti.

"Jeongguk." demişti korkuyla Taehyung.
"İyi misin? Çok mu acıdı? Dur bir bakayım."

Jungkook parmağından çektiği bakışlarını Taehyung'a çevirdi ve başını iki yana salladı hızla.

"Hayır hayır, minicik bir şey. Tam olarak kanamıyor bile."

Doğru söylüyordu. Sahiden minik bir kesikti bu ama Taehyung'un gözlerindeki endişenin gitmesine bir sebep değildi. Temizleyip yara bandı taktılar ama Taehyung evde olduğu sürece sık sık acıyıp acımadığını sorup durdu.

Jungkook üstüne böyle titreyen birinin varlığıyla nasıl başa çıkacağını bilemedi ama Taehyung ona her aynı soruyu soruşunda sabırla gülümseyerek acımadığını söylemeye devam etti.













seviyorum bu ikisini ya🥰🥰 böyle biraz sıkıcı geçiş bölümü gibi oldu bu arada ama umarım sıkılmamışsınızdır💗 beğendiyseniz oy vermeyi unutmayınn🥺

soleilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin