43. BÖLÜM:HAFIZA🥀
Kim olduğumuzu biliyor muyduk?
Bu hayatta neden vardık, bu hayat bize ne veriyordu veya bu hayattan ne istiyorduk?
Biz kimdik ve ne için yaşıyorduk?
Bu soruların bir cevabı var mıydı yoksa hepsi sonsuza kadar birer soru olmaya mahkumlar mıydı bilmiyordum.
Tek bildiğim şey benim kim olduğum değil, kime ait olduğumdu.
Kendimi asla bir obje gibi görmüyordum, lakin ben yalnızca Mizra'nın yanında anlam bulduğumu hissediyor, bunu sürekli olarak kendime hatırlatmaktan ise asla geri durmuyordum.
Ben malesef kendime değil, yalnızca ona aittim.
Mizra benim tüm varlığımdı.Sanki Tanrı beni onunla olmam için yaratmıştı ve o olmadan, ben asla anlam bulamayan bir parçaydım.
Çok boktan bir durumdu ama böyleydi.
Mekana girmiştik.İkimiz de o öpüşmeden sonra tek kelime etmeden öylece birbirimizin yüzüne bakmıştık ve bu bakışma en nihayetinde benim kaçarcasına mekana girmemle son bulmuştu.
Çok heyecanlıydım.
Beni neden öptüğünü bilmiyordum, bildiğim tek şey onun dudaklarının tadına ne kadar susamış olduğumdu ve onu tekrar hissetmenin bana ne kadar iyi geldiğiydi.
Ona aşıktım.Ona öyle aşıktım ki her bir zerrem onun için cayır cayır yanarken, sanki o benim muhtaç olduğum o bir bardak su gibiydi.
Ona öyle aşıktım ki onun dudaklarının tadı zehir olsa bile bana şifa veren tek şeydi.
Yutkundum.Bunu o andan beri sürekli olarak yapıyordum ve bu tamamen istemsizdi.Mizra elindeki bardaktan büyük bir yudum aldı.Onun viski olduğunu biliyordum ama o içki onu asla etkilemiyordu.Çelik ara sıra bana bakıp duruyordu ama, sanki halimi anlar gibi beni sıkıştırmamak istediği için bir şeyleri sormuyor, sorgulamıyordu.
O gerçekten mükemmel bir abiydi ve ben ilk defa, Mizra'dan sonra bir aileye sahip olduğumu hissediyordum.
"Ortam çok duruldu be anacım,"Batu elindeki kadehi havaya kaldırdı."Bugün efendimiz Mizra'nın doğumgünü, hepinizin kadeh kaldırması lazım."
"Ulan sen sus,"Burak sinirli gözlerle Batu'yu süzdü."Dildo koymuş ya."
"Eline de yakıştı,"Batu pis bir kahkaha patlattı."Havaya kaldır bakayım bir."
"Seni bununla si-"diyecekti ki Alya'ya yandan bir bakış atıp cümlesini yarıda kesti.Bu hali nedensizce gözüme çok masum görünmüştü.
"Devamını getirsene terbiyeli pezevenk."Emre de Batu'nun eğlenen haline katıldı ve pis bir sırıtışı yüzüne yerleştirdi."Getiremezsin kızının yanında tabi."
"Sıktınız,"Mizra aniden ayağa kalktı.Masaya geldiğimizden beri istemsizce ona bakıyor, yaşadığımız o anı aklımdan çıkaramıyordum ama o sanki o an hiç yaşanmamış gibi tepkisizdi ve yüzüme bir kereliğine bile olsa bakma tenezzülünde bulunmamıştı."Ben gidiyorum."
Batu anında dudak büzdü."Hayır!"ayağa fırladı."Yiğidim bu gece senin.Nereye gidiyorsun ya?"
"İşlerim var,"dedi geçiştirmek ister gibi.Daha sonra dakikalarca benden uzak gözleri o an gözlerimle buluştu ve o an kalbimde büyük bir şimşek çaktı."Sarışın, istersen seni bırakayım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKÂR
Teen Fictionİnsan korkularını saklayıp kimsenin görmesine izin vermeyince mi daha cesur olurdu yoksa onları saklamadan,onlarla yaşamayı öğrendiğine mi? Bunun cevabını bilmiyordum ama korkularımla yüzleşemediğimin de farkındaydım. Ben korkularından her zama...