14. BÖLÜM:ŞEFKAT🥀
Dakikalardır yüzüne bakıyordum.
Bakışlarım köşeli çenesine,yüzündeki sert ifadeyi daha da arttıran kirli sakallarına ve kara gözlerine değiyordu.İfadesizdi fakat ben onun aksine şu an şaşkınlığın vücut bulmuş haliydim.
Dediği şeyi algılayamıyordum,idrak edemiyordum ve beynimin içinde bununla ilgili asla bir sonuca ulaşamıyordum.Sanki yanlış duymuştum,böyle bir şey duymam o kadar zordu ki sanki beynim bana büyük bir oyun oynuyordu.
Mizra yüzüme bakmaya devam ederken tepkilerimi dikkatle inceliyor gibiydi.En sonunda ağzımdan sadece bir,"Ha?"nidası çıkabilmişti.
Dudağının sağ tarafını kıvırdı."Duydun."
"Dalga mı geçiyorsun?"
Birden ayağa kalkmasıyla ben de ayaklanmıştım.Yutkunup konuştu."Bunu konuşacağız,"birden hareketlenmesiyle ani bir şekilde kolundan tuttum,omzunun üzerinden bana bakıp konuştu."Duşa gireceğim."
"Şimdi duşun sırası mı?"sesim istemsizce yüksek bir tınıda çıkmıştı.
Mizra aniden bana döndü,ellerimden birini iri eli arasına aldı ve ben daha ne olduğunu bile anlayamadan erkekliğinin tam üzerine götürdü.Şaşkınlık zaten vücudumda kol gezerken şimdi bu yaptığıyla iyice artarak damarlarıma kadar karışmıştı."Sence sırası değil mi?"erkekliği elimin altında seğirdi.O kadar büyüktü ki bir an korkup elimi çekecek gibi olmuştum."Onu sakinleştirmeliyim."
Yutkundum.Elimin altında kaskatı olan erkekliğini havlunun sert kumaşı altından çok net hissediyordum ve bu az önce dalgalanan hislerimi tekrar alevlendirmişti."S-sen gir o zaman,çıkınca konuşuruz."
Mizra gitmeden önce elimi oradan çekti ve konuştu."İleride onu sakinleştireceğim yer,"bakışları karanlık bir geceden bile koyuydu."Senin sıcacık için olacak."
Böyle açık konuşması beni utandırsa da renk vermedim."Duşa gir Devrim,çıkınca konuşacağız."
Benimle daha da uğraşmadan banyoya girdiğinde,ben ise olduğum yerde derin nefesler alarak kalp atışlarımı düzene sokmaya çalışıyordum.
Kaç dakika geçmişti bilmiyordum ama hem onun söylediği o tek kelime,hem de az önceki yaşadıklarımdan ötürü girdiğim şaşkınlıktan bir türlü sıyrılamayıp öylece belli bir noktaya bakıp ayakta dikilmeye devam etmiştim.
Bekledim,dakikalar geçti saniyeler birbiri üzerine düşerek dakikalara döndü ve en sonunda kendime biraz da olsun geldiğimi hissederek odadan çıktım.Onu salonda beklemeye karar vermiştim ve duştan çıktıktan sonra söylediği kelimenin hesabını soracaktım.
Bana evlenelim demişti.
Bu kelime,aklımı dev bir girdabın içine sokmuştu ama aslında çok önemli bir şeyin de farkına varmamı sağlamıştı.
Ondan ne kadar hoşlanıyor olursam olayım,evlenemezdim.
Benim özgürlüğüme pranga vurduklarında çok küçüktüm,ayağımdaki zincirle yaşamaya başladığımda kendi irademi kullanmayı çoktan unutmuştum ve annemle babamın elinde ipli bir kukla haline gelmiştim.Bugüne kadar onlara bir şekilde direnmiştim,yaptıkları ve yaptırdıkları kötü şeylerin bir kısmından kaçmıştım ama bazılarından kaçamadan hayatımda asla silinmeyecek kötü izler bırakmıştım.
İstemememe rağmen çok şeye maruz kalmıştım.
Evlilik de benim için o prangalardan birisiydi.Sanki,bu sefer ayağıma başka bir zincir geçirilecekti ve onunla bir ömür yaşanmam istenecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKÂR
Teen Fictionİnsan korkularını saklayıp kimsenin görmesine izin vermeyince mi daha cesur olurdu yoksa onları saklamadan,onlarla yaşamayı öğrendiğine mi? Bunun cevabını bilmiyordum ama korkularımla yüzleşemediğimin de farkındaydım. Ben korkularından her zama...