0.0

234 18 21
                                    

Ji-yong yattığı yerden doğruldu. Elinde ki telefonunda sadece instagram hesabı açık duruyordu ve canı çok sıkkındı. Ünlü olduğunuz zaman hayatınızda düz bir hataya bile yer yoktu ve sahnede nefesinin kesilmesi bile bir noktada linç yemesine yetiyordu. Kendisi için bu ünle baş etmek git gide daha zor bir hale gelmeye başlamıştı. Kendisini kesinlikle iyi hissetmiyordu, hem vücudu hem aklı sanki son zamanlarda çok bulanıklaşmış gibiydi. 

Sadece kendisine karşı değil hayatında ki herkese karşı farklı tutumlar sergilemeye başlamıştı ve bunu birinci elden en çok hisseden kişi erkek arkadaşı Seungri oluyordu. Ji-yong'ın kendisine karşı olan tutumu git gide katlanılmaz bir hale gelmeye başlamıştı ve genç adam her ne kadar bundan çok sıkılmış olsa bile ona da anlam verebiliyordu. Bu yola çıktığı ilk günden beri yanındaydı ve bu ünün altında ne kadar ezildiğini fark ediyordu. Bu yüzden kestirip atmak yerine arkasında olduğunu ona hissettirmek için elinden geleni yapıyordu.

''Sen iyi misin?'' dedi elinde ki kahve bardağını bahçede bulunan kamelyanın masasına koyarken.

''Olacağım, olacağımı umuyorum'' dedi Ji-yong derin bir nefes alıp sevgilisinin masaya koyduğu bardağı eline aldı ama gözlerini ondan kaçırdı.

Seungri'nin en yakın arkadaşı sektörde Taeyang adıyla da bilinen Young-bae diye bir çocuktu ve Ji-yong aslında onu çok yakından tanıyordu ama son zamanlarda Seungri'nin onunla konuşmasından çok rahatsız oluyordu. Kendisine soracak olursanız kesinlikle Seungri'de gözü vardı ama Seungri için bu tamamen kafada kurulmuş bir olaydı. Taeyang nişanlıydı ve bir daha ki ay evlenecekti ama gelin görün ki başlarda Taeyang için çok iyi çocuk diyen Ji-yong şimdilerde sende gözü var diyordu. Hatta öyle ki Seungri'nin onun doğum günü partisine bile gitmesine izin vermemiş, evde olay çıkartmıştı.

Seungri onu sormadan bir anda telefonunu elinden çekip aldığı zaman Ji-yong başta tersleyecek gibi oldu ama sonra sevgilisinin bakışlarını gördüğü zaman bundan vazgeçti ve sessizce kahvesini içmeye devam etti. Son zamanlarda çok kavga etmeye başlamışlardı ve bu kavgaların hepsi kendisi yüzünden çıkıyordu, bu yüzden bu sefer biraz sakin kalmaya çalıştı. Seungri ise telefonu eline aldığında instagram sayfasında #gdmuzigibirak hastaginin açık olduğunu fark edip derin bir nefes almıştı.

''Neden sürekli olumsuzlara odaklanıyorsun anlamıyorum Ji, seni seven yüzlerce insan var. Birazda insanların sana karşı duyduğu sevgiye mi odaklansan?'' dedi ve telefonu geri masaya koydu genç adam.

''Ben sadece elimden geleni yapmaya çalışıyorum, her şey mükemmel olsun istiyorum'' dedi Ji-yong kahve bardağını geri masaya bırakırken.

''Her şey her zaman mükemmel olamaz Ji, kendine bu kadar yüklenme''


*


''Bana saygı duymuyorsun!'' dediğinde Seungri sadece derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Kavga etmekten çok yorulmuştu. Eski Ji-yong'ını geri alabilmek için her şeyini verirdi. O eskiden tatlı, anlayışlı ve sempatikti ama her şeyden önce durup durup kafasında olayları kurmuyor sonrasında gerçekmiş gibi tepkiler vermiyordu.

''Bunun sana saygı duyup duymamakla ne alakası var acaba?! En yakın arkadaşım evleniyor ve bende düğününe gitmek istiyorum! Son iki üç aydır senin yüzünden zaten çocuğun yüzünü bile göremedim!'' dedi Seungri, olmuyordu artık. Ne alttan alabiliyordu ne de ona artık katlanabiliyordu. Resmen hapishane hayatı yaşamaya başlamıştı ve bu kendisini çok yoruyordu. Elinden geldiğince onu anlamaya çalışmış, elinden geldiğince alttan almıştı ama o bunları yaptıkça Ji-yong daha çok üstüne gelmeye başlamıştı.

''O çocuğa güvenmediğimi söylemiştim, iletişimini minimuma indir demiştim ama asla önemsemedin!'' Seungri ne yapacağını bilmiyordu. Ji-yong sadece Taeyang'a karşı böyle değildi, neredeyse utanmasa kendi annesinden bile kıskanacak bir noktaya kadar gelmişti, genç adam artık endişelenme aşamasını geçmiş korkmaya başlamıştı.

''Bana bağırıp durmayı kes! O düğün törenine gideceğiz! Birlikte!'' Ji-yong kafasını hayır anlamında sallamaya başladı. Seungri kesinlikle kendisini asla anlamıyordu. O çocuğun biriciğinde gözü vardı, aynı diğerleri gibi. Seungri neden bunu göremiyordu? Belki de ne kadar değerli olduğunun farkında değildi? Gerekirse Ji-yong ona onun ne kadar değerli olduğunu gösterirdi tabi ki! Yeter ki biriciği bir şeylerin farkına varsın.

''İstemiyorum!'' dedi bu yüzden yine bağırarak.

''İyi! Sen gelme o zaman ama ben gidiyorum!'' dedi Seungri ve kapıyı çekip çıktı evden. Yarın ilk iş olarak Ji-yong'un annesini aramayı düşünüyordu. Bu ünü ve beraberinde getirdiği sorumluluğu kesinlikle kaldıramamıştı ve bu kendisiyle beraber çevresine zarar veriyordu. Bu olayın bir şekilde çözülmesi gerekiyordu, ne gerekiyorsa sevdiği içinde yapmaya hazırdı. Müziği bırakması gerekirse bıraktırırdı, psikolog ya da psikiyatrı ile görüşmesi gerekiyorsa görüştürürdü, Seungri sadece sevdiği iyi olsun ve kendine gelsin istiyordu. Onun sevgilisi böyle abuk sabuk takıntıları olan biri değildi ama dün bile sırf evlerinde kedilerle oynadı diye kendisine kızmıştı. Ji-yong git gide Seungri'nin özgür iradesi olduğunu unutmaya başlamıştı ve bu Seungri'yi çok korkutuyordu.

Derin bir nefes aldı ve arabaya bindi, Ji-yong her an kapıdan çıkıp kendisini kolundan tutarak eve geri sürükleyecek diye çok korkuyordu çünkü. Anahtarı kontağa yerleştirdikten sonra çevirmişti ki telefonuna bir mesaj geldi. Derin bir nefes alarak anahtarı bıraktı ve telefonunu çıkarttı.

Sevgilim: Eğer hala istiyorsan bende seninle gelmek istiyorum, özür dilerim fazla çıkıştım.

Seungri derin bir nefes aldı, artık ona bazı konularda asla güvenemiyordu ve bunların başında da Taeyang geliyordu ama şimdi gelme desen Ji-yong daha da kafayı yiyecekti biliyordu.

Biriciğim: Bekliyorum ama acele et.

Seungri sadece Ji-yong düğünü mahvetmemesini umuyordu.


Y/N; Top'a top diyemeyeceğimiz için Top'a Seung Hyun diyeceğiz bu yüzden Ri, Ri olarak kalacak.

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin