0.3

89 11 1
                                    

Seung Hyun yine karşısında ki adama bakıyordu, Ji-yong ise sanki Seung Hyun çok tiksinç bir şeymiş gibi yüzünü buruşturmuştu.

"Nasıl hissediyorsun?" dedi Seung Hyun elinde ki kalemiyle oynayarak. Ji-yong ise buna kesinlikle herhangi bir tepki vermedi ve odayı incelemeye başladı. Neredeyse her şey beyazdı aynı kendi odası gibi ama onunkinin aksine buradan bahçe görülebiliyordu ve ufak bir balkonu vardı.

"Neden önce ki odada değil de buradayız?" dedi onun sorusunu es geçerek. Elleri yine kendi karnına bağlıydı ama bu sefer onu bir sandalyeye bağlamamışlardı. Seung Hyun onu bir hafta boyunca odasında ki kameradan izlemişti, özellikle ona bir defter verdikten sonra onun oldukça sakin bir yapıya sahip olduğuna karar vermişti. Sadece sinirlendiği zaman deliriyordu ve Seung Hyun onun sinirlenme nedenini biliyordu, erkek arkadaşına artık saplantılı bir hale geldiği için sinirlendiği tek şey de onunla ilgili şeyler oluyordu.

"Çünkü önce ki odada şu an başka bir tedavi görülüyor" dedi, aslında Ji-yong'ın o kadar umutsuz olmadığına karar vermişti ama hastanızın iyileşeceğine inandığınız zaman, o bunu bilirse bunu size karşı kesinlikle kullanırdı. Bu yüzden Seung Hyun yalan söylemeyi tercih etti.

Ji-yong ise buna herhangi bir tepki vermedi ve susup odayı incelemeye devam etmeye başladı.

"Yazmak iyi geliyor mu?" dedi Seung Hyun biraz öne doğru eğilerek. Ji-yong gözlerini devirdi ve cevap vermek yerine sadece omuzlarını silkti. O sadece sevgilisi gelip onu buradan alıncaya kadar zaman öldürüyordu o kadar.

"Lütfen cevap verir misin?" dedi genç adam derin bir nefes alarak.

"Bu seni neden ilgilendiriyor?" dedi yüzünü buruşturarak. Kesinlikle burada bulunmak ve bu adamla konuşmak istemiyordu.

"Çünkü ben senin doktorunum" dedi Seung Hyun arkasına yaslanarak. Gerçekten zorlu bir hastaydı ve Seung Hyun şirket tarafından kendisine verilen sürede Ji-yong'ı iyileştirebileceğine pek inanmıyordu.

"Ben deli değilim" dedi Ji-yong gerçekten oldukça keskin bir kafa hareketiyle ona doğru dönerek. Buraya geldiğinden beri ilk defa onun gözlerinin içine doğru bakıyordu.

"Deli olduğunu söylemedim zaten?" dedi Seung Hyun önünde ki kağıtlara bir kaç not yazarken.

"İyi" dedi Ji-yong ve önüne doğru döndü.

"Ayrıca bir doktora göre kafanın rengi sana aşırı ciddiyetsizlik katıyor, sende anlayacak zeka olmadığı için söyleyeyim dedim" dedi yüzü sanki iğrenir gibi olduğunda. Hadi ama kaç tane doktorun kafası pembe olurdu ki?

"Çocuk bir hastam istediği için yapmıştım ama teşekkür ederim" dedi Seung Hyun gülümseyerek. Negatifte olsa kendisiyle konuşmaya başlamıştı ve bu iyi bir şeydi.

"Hastalarının her istediğini yapıyor musun?" dedi Ji-yong ona kaçamak bir atarak. Bu Seung Hyun'un gülümsemesinin daha da genişlemesine neden olmuştu.

"Genelde ufak bir anlaşma yapıyoruz demek daha doğru olabilir" dediğinde Ji-yong yine gözlerini devirmişti, bu pamuk şeker kafalı zaten çıkarsız bir iş yapmazdı. Karakterinden belliydi ne olduğu ya neyse.

"Anladım" demekle yetindi bu yüzden. Seung Hyun ise onun bahçeye kaçamak bakışlar attığını fark ettiği için sırıttı.

"Bir anlaşma teklifin var mı peki Ji-yong. Yani istediğin şeyi söylersen belki yardımcı olabilirim?" dediğinde Ji-yong bundan pekte emin değildi. Bu adama kesinlikle güvenemiyordu, sonuçta bu adam sevgilisinin öldüğünü söylüyordu hem de onu kendisinin öldürdüğünü söylüyordu bir de...

"Sana güvenmiyorum, sen yalancısın." dedi bu yüzden ve kafasını yine Seung Hyun'un tersine doğru çevirdi.

"Pekala, öyle diyorsan" dedi Seung Hyun ve inadına kalkarak ufak balkon kapısına doğru bir kaç adım attı ve camın önünde durdu.

"Mevsim kesinlikle hakkını veriyor, hava çok güzel" dediğinde Ji-yong yine gözlerini devirmişti. Sadece yaz ayında olduklarını biliyordu aslında ama hangi ayda olduklarını bile unutmuştu. Sanki güneşe en son on yıl önce çıkmış gibi hissediyordu.

"Tamam, bir isteğim var" dedi Seung Hyun önünü ona dönmeden, gözlerini kapatıp yüzünü güneşlendirdiği sırada.

"Dinliyorum" dedi Seung Hyun gözlerini açıp ona doğru dönerek. Ji-yong derin bir nefes aldı ve şansını denedi.

"Bahçeye çıkmak istiyorum" dediğinde Seung Hyun gülümsedi ve geri geri adımlayarak tekrar koltuğuna oturdu.

"Bakalım" dedi ve önünde ki kağıtları karıştırmaya başladı.

"Gün içinde eğer bütün yemeklerini yersen sanırım seni yirmi dakika kadar dışarı çıkartabilirim ve eğer sana soru sormaya geldiğimde, ya da sen buraya geldiğinde, sorularıma dürüst bir şekilde cevap verirsen haftada bir de bir saat boyunca bahçede olabiliriz. Ne dersin?" deyip kaşını kaldırdığı zaman Ji-yong gözlerini devirdi.

"Uslu bir çocuk olursam yani?" dedi iğneleme yaparak. Burada olmaktan kesinlikle çok hoşnutsuzdu ve bir an önce kurtulmak istiyordu.

"Öyle de diyebiliriz evet"

*

Ji-yong odasına geri döndüğü zaman gözlerine inanamadı. Kat görevlileri onun önlüğünü çıkartırken Seungri karşısında durmuş, işaret parmağını ağzına doğru götürmüştü ve sessiz olmasını söylüyordu. Ji-yong da sevgilisini dinledi ve kat görevlileri odadan çıkıp onun kapısını kilitleyene kadar sessiz kaldı.

Daha sonrasında koşarak gidip sevgilisine sarıldı, tabi ki sevgilisi de ona sarılmıştı sıkı sıkı.

"Tanrım, biliyordum! Geleceğini ve beni buradan alacağını biliyordum" dedi Ji-yong sevgilisinden ayrılarak. Seungri da aynı kendisi gibi gülümsüyordu.

"Tabi ki seni burada asla yalnız bırakmam Ji, sen benim her şeyimsin" dedi Seungri ve tekrar sarıldı kendisine.

"Gerçi buradan nasıl çıkacağını daha bulamadım ama" dedi Seungri moodu düşmüş bir şekilde ama onun aksine Ji-yong çok iyi gibiydi.

"Sen benim yanımda olduğun sürece benim nerede olduğumun hiç bir önemi yok sevgilim" dediğinde Seungri tekrar gülümsemiş ve ondan tekrar ayrılmıştı.

"Çünkü beni seviyorsun" dediğinde Ji-yong sırıtmasını bozmadan cevap vermişti.

"Evet seni çok seviyorum, aynı senin de beni çok sevdiğin gibi" derken gözlerinin içi parlıyordu ama bu manzarayı gözleri kocaman olarak izleyen biri vardı, odasından onun odasını takip eden Seung Hyun onun ne yaptığını çözmeye çalışıyordu ama o sırada diğer hastası olan Daesung'ın odasında ki hareketlenme dikkatini dağılmasına neden olmuştu. Daesung durduk yere duvarları yumruklamaya başladığı için Seung Hyun ayağa kalkmış ve koşarak odadan çıkmıştı. O an kendi kendine konuşan Ji-yong maalesef önceliği değildi.

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin