0.9

73 10 4
                                    

Seun Hyun, Bay Yang'ı ikna etmeyi başarabildiği için kendisiyle kesinlikle gurur duyuyordu. Yaşlı adamı gönderdikten sonra derin bir nefes almayı başarabilmişti. Böyle giderse doktorluk rütbesinden hasta durumuna düşeceğini düşünmeye başlamıştı bile. Hastalar değil, hasta yakınları insanları daha fazla zorluyorlardı.

Kafasını iki yana sallayarak masasına doğru geri yürüdü ve sandalyesine oturdu sakince. Sakin kalmalı ve doğru düşünmeliydi. 'G-Dragon' ile yaptığı anlaşma sayesinde belki de bu kişiliğinin de nasıl biri olduğunu çok net bir şekilde çözebilirdi. O zaman hareket etmek kendisi için daha kolay olurdu, en azından Seung Hyun böyle olmasını umuyordu. Derin bir kaç daha nefes aldıktan sonra sandalyesinde arkaya yaslandı ve önünde duran bilgisayar monitörüne baktı.

Daesung yatağında uzanmış, Seung Hyun'un ona verdiği kitabı okuyordu ve oldukça sakin duruyordu, belki de artık en azından hastaneden çıkabilecek kadar kendisine gelmişti. Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı ve Seung Hyun bu hafta içinde bunu öğrenmeyi kafasının bir yerlerine not etti.

Öte yandan Ji-yong, ya da 'G-Dragon' ekran kendisine bakıyordu ve bu bir bakıma ürkütücüydü. Daha da garip olanı parmaklarını dudaklarına götürüyor ve daha sonrasında ekrana flörtöz bir şekilde öpücük gönderiyordu. Bu Seung Hyun'un gözlerini devirmesine neden olmuştu. Kendisiyle az önce de az açıkça flört etmişti çünkü. Sandalyesinden kalktı ve odasında ki küçük balkona doğru ilerledi. 'G-Dragon' kendisine sunduğu anlaşmada, soru boşuna kendisine de bir soru sorma hakkı istemişti. 

Seung Hyun sadece işlerin daha da fazla karışmamasını umuyordu o kadar.


*


Kore medyası Lee Seungri'nin  ölümüyle sallanıyordu aylardır. İnsanlar bu caniliği yapan kişinin tutuklanmasını isterken bir kesim kesinlikle bunu yapan kişinin Kwon Ji-yong olduğundan eminlerdi ama bir kanıtları olmadığı için bunu pek dile getiremiyorlardı. Lee ailesi de Kwon ailesi de sessizliklerini korumaya devam ederken tabi ki aralarında hatırı sayılır bir gerginlik vardı ama bunu asla medyaya yansıtmıyorlardı. 

Dami annesine sarılmış bir şekilde duyduğu şeyleri idrak etmeye çalışıyordu. Hem kişilik bozukluğu hem de şizofreni demek... Buna asla anlam veremiyordu, bu nasıl olmuştu? Nasıl hiç kimse fark etmemişti? Buna ne neden olmuştu?

''Ona bu sektörde yapamayacağını söylemiştim!'' Young-hwan sinirden kafayı yemiş bir durumdaydı. Oğlu hem katil olmuştu hem de gözlerinin önünde mahvoluyordu ama yaşlı adam buna hiç bir şey yapamıyordu. Bu da kendisini gerçekten deli ediyordu.

''Bu kadar acımasız bir sektör için fazla hassas olduğunu söylemiştim'' dedi fısıldayarak. Evde ki herkes Seung Hyun'un sözleriyle beraber gerçekten dağılmışlardı. Young-hwan kendi kendine konuşurken birden Dami'nin telefonu çalmaya başlamıştı. İlk başta kimin aradığı ile pek ilgilenmedi ve kimin aradığına bile bakma tenezzülünde bulunmadı ama devamında telefon üst üste iki defa daha çalınca yavaşça annesinden ayrıldı ve sehpaya eğilerek telefonu eline aldı.

''Hanna arıyor'' dedi bir annesine bir babasına bakarak. Onun bu cümlesiyle ikisi de kızlarına doğru dönmüştü. Dami ise ne yapacağınızı bilemez bir durumda bir anlık bir cesaretle telefonu açarak kulağına götürdü.

''Merhaba'' dedi saha sonra ağlamaktan çatallaşmış sesiyle.

''Merhaba'' dedi Hanna da ve ikisi de bir süre sustular. Eskiden çok yakın arkadaşlardı ister istemez ama şu an ikisi de nasıl davranması gerektiğini pek bilmiyorlardı.

''Hastaneden aradılar'' dedi Hanna en sonunda konuşmaya karar vererek.

''Bizi de'' dedi Dami sadece. Hanna ise derin bir nefes almıştı.

''Bak, açık konuşacağım tamam mı?'' dedi genç kız.

''Pekala''

''Annem ve ya babam için bir şey diyemem ama kendi adıma konuşacak olursam, Ji-yong da en az Seungri kadar abim gibiydi ve ben her ne kadar onu asla affedemeyecek olsam da onun için üzgünüm.''


*


Seung Hyun ve Ji-yong beraber yürürken Seung Hyun kendisini gerçekten çok gergin hissediyordu. Ji-Yong'a kesinlikle güveniyordu ama bir psikiyatrist olarak çok iyi biliyordu ki şu an karşısında duran kişi sadece dış görünüş olarak tanıdığı adamla birebirdi.

''Çekinme, güvendiğin kişinin o olduğunu biliyorum. Beni kelepçeleyebilirsin'' dedi karşısında ki adam ve Seung Hyun buna çok şaşırdı. Hastalar genelde neyin ne oluğunu pek bilmezlerdi çünkü.

''Sana güveniyorum'' dedi Seung Hyun, hayır kesinlikle ona güvenmiyordu ama onun güvenini kazanmak zorundaydı. Karşısında ki pis bir sırıtışa sahip olan Ji-yong kesinlikle favorisi değildi.

''Pekala, öyle diyorsan'' dedi Ji-yong ve birden kendisinin koluna girdi. Seung Hyun bununla birlikte gözlerini devirmiş olsa bile yavaşça yürümeye devam etti. Bahçeye çıktıları zaman ise Ji-yong kendisinden ayrılmış ve derin bir kaç nefes almıştı.

''Hava çok güzel değil mi Seung Hyun?'' dedi gözlerini kapatarak.

''Evet Ji-yong'' dedi Seung Hyun yürüyüp bir banka otururken ama Ji-yong onun bu cümlesiyle gözlerini açmış, daha sonrasında gözlerini devirmişti.

''G-Dragon'' diye düzeltti oldukça soğuk bir şekilde.

''Benim hatam, bir çok hastam var'' dedi Seung Hyun gülümsemeye çalışarak. Bu çocuğu başka bir doktora devretme düşüncesi bu sıralar aklını gerçekten çok kurcalıyordu ama sakin kişiliği olan Ji-yong kişiliğine kıyamıyordu. Bakınca hastalıklı olan kişiliği de zaten şu an taşıdığı kişiliğiydi.

''Sorun değil Seung Hyun'' dedi Ji-yong açıkça sırıtıp Seung Hyun'un yanına oturarak. Seung Hyun onun kendisiyle açıkça flört ettiğinin farkındaydı ama bunun nedenini asla anlamıyordu.

''Pekala GD, bana neden biraz kendi Seung Hyun'undan bahsetmiyorsun?'' dediğinde Ji-yong derin bir nefes almış ve bakışlarını gökyüzüne çevirmişti. Bir süre o şekilde kaldı ve Seung Hyun onun kafasındakileri toplamasına izin verdi.

''Sanırım bu konuda biraz üzgünüm'' dedi Ji-yong on dakika kadar sonra.

''Ona aşık olan diğerimizdi ama bende sanırım hoşlanıyordum. Belki de bende sadece bir takıntıydı, bilemiyorum.'' dediğinde Seung Hyun kaşlarını kaldırmıştı.

''Yani başarılıydı, işinde iyiydi ve Kore'de ünlüydü, yani yanıma yakışıyordu. Bu yüzden çoğu şeyi alttan alabiliyordum ama bir süre sonra bunu yapamaz hale geldim. O kimdi ki beni aldatabilirdi?!'' dediğinde sinirlenmişti aslında ama daha sonrasında kafasını indirip Seung Hyun'la göz göze geldiğinde bu sinirini bastırdı.

''Seni aldattığını mı düşünüyordun?'' dedi Seung Hyun, her şeyi doğru anlayıp doğru analiz ettiğinden emin olmak isteyerek.

''Düşünmüyordum, emindim. Hala daha eminim. Taeyang bozuntusuyla kesinlikle bir ilişkisi vardı!'' Seung Hyun sadece hmlamıştı. Tahmin ettiği gibi takıntı haline gelmiş ve gerekirse kendisinden başka kimseyle konuşmamasına kadar varmıştı bu takıntı, yani tahmin ettiğinden daha da ileri bir boyuttaydı. Çünkü Taeyang'ta Kore de gerçekten tanınan biriydi, özellikle karısına olan aşkıyla tanınırdı. Yani Seungri ile ilişki içerisinde olması imkansızdı. Öte yandan Seungri hakkında söylediği ilk şey yanına ne kadar yakıştığı olmuştu. Yani kendisine de asılmasının nedeni de muhtemelen başarılı bir doktor olmasıydı.

''Şimdi sıra bende'' dedi Ji-yong sıratarak.

''Dinliyorum''

''Hayatında biri var mı yoksa bekar mısın?''

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin