0.6

66 11 5
                                    

"Nasılsın?" dedi Seung Hyun, Ji-yong'ın odasına girdiğinde, Ji-yong ise cevap vermek yerine sadece omuzlarını silkti. Seung Hyun'la konuşmayı nedense şu an hiç istemiyordu, bir dakika. Doğru bütün gün boyunca onu uyuşturmuştu değil mi?!

"Pekala sanırım benimle konuşmak istemiyorsun" dediğinde Ji-yong yine omuzlarını silkmişti. Seung Hyun ise derin bir nefes aldı ve masaya doğru ilerledi. Ji-yong onun bütün hareketlerini dikkatli bir şekilde izliyordu.

"Bunu bir süreliğine almak zorundayım" dedi Seung Hyun eline bir ay önce Ji-yong'a kendisinin verdiği defteri alırken. Onun bu hareketiyle Ji-yong'ın gözleri kocaman olmuştu.

"Merak etme okumayacağım ama baş hakim okuduğumu düşünmek zorunda" dediğinde Ji-yong ona doğru yaklaşmıştı.

"Ama bana hiç bundan söz etmemiştin" dediğinde Seung Hyun derin bir nefes almıştı.

"Çünkü bende bilmiyordum"

*

Seung Hyun sonunda evine gelmişti. Montunu portmantoya asmış, üstünü değiştirmiş ve yemeğini yemişti. Biraz televizyon izlemiş, ardından Ceo Yang ile tartışmak zorunda kalmıştı. Neyse ki bu ufak tartışmanın galibi kendisi olmuştu da o adamı susturmuştu.

Şimdi ise yatağında uzanmış, gece lambasını yakmıştı. Gözlüklerini takmış ve derin bir nefes almıştı.

Yanlış, her şey çok yanlış. Ben neredeyim? Tüm bu insanlar kim? Seungri nerede? Pamuk şeker onun öldüğünü söylüyor, hem de ben öldürmüşüm. İnanayım bariiiii aptal adam.

Seung Hyun gözlerini devirmeden edememişti ama kendisine pamuk şeker demesi nedensizce hoşuna gitmişti. Bir kaç sayfa atlamaya karar vererek okumaya devam etti.

Burada her şey zor, günde en az üç defa bana iğne vuruyorlar ama dayanabilirim, Seungri gelip beni buradan alana kadar o pembe saçlıya da onun o aptal saptal ilaçlarına da katlanabilirim. Ben koskoca G Dragon'ım, benim hayranlarım var!

Sonra ki bir kaç sayfada sadece şarkı sözleri vardı. Seung Hyun'un dikkatini çeken ise bir dize de iki mutlu ve enerjik cümle varsa, diğer iki cümle kesinlikle mutsuz ve depresifti. Bir nevi bir dediği bir dediğini tutmayan insanlar gibiydi.

Tanrım sonunda Seungri geldi! Geleceğini biliyordum! O beni asla yalnız bırakmaz çünkü beni çok seviyor, aynı benim de onu çok sevdiğim gibi. Tanrım o olmasa ne yapardım? Burada ki tek arkadaşım o. Ondan başka kimseyle konuşamıyorum, pamuk şekeri saymazsak. Zaten o da sadece nasıl hissediyorsun, yazmak iyi geliyor mu falan falan. Boş herif, bir de benim bebeğimle aynı ismi kullanıyor. Iy, garip adam. Neyse ki kendi Seung Hyun'uma sahibim. Daha nasıl buradan çıkabiliriz bulamamış ama üstünde çalıştığını söyledi. Oysa ki bilmiyor ki o varken benim nerede olduğumun hiç bir önemi yok.

Seung Hyun okuduğu sayfayla birlikte Ji-yong'un ölü erkek arkadaşı gördüğünden emin olmuştu ve bu büyük bir problem demekti. Bu saplantı kendisini adım adım şizofreniye götürmüştü demek ki. Oysa ki bu tür hastalar her zaman öncesinde büyük belirtiler verirlerdi. Normal bir insanın aksine, girilen kıskançlık krizlerinin boyutu öyle büyük olurdu ki doktor olmayan bir insan bile bunu fark edebilirdi. Bu çocuğun hastalığını nasıl hiç kimse fark etmemişti? Gerçi belki de erkek arkadaşı fark etmişti ama bir şey yapamadan öldürülmüştü? Bunu bilebilen tek kişi ne yazık ki sadece Ji-yong'un ta kendisiydi ve Seung Hyun ona sevgilisiyle ilgili soru sorup sormayacağını hala kestiremiyordu.

Bugün çok garip bir şey oldu. Sanki bir anda gerçeklik değiştirmiş gibi oldum. Çok geçmişe, Seungri ile ilk tanıştığımız güne döndüğümü düşündüm. Daha sonrasında pamuk şeker gelip beni dürttü ve kendimi tekrar bu iğrenç hastanede buldum. Deliriyor muyum?

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin