''Bir dakika'' dedi Ji-yong, Seung Hyun kendi elini kelepçelerken.
''Bana artık güveniyorsun sanıyordum?'' Seung Hyun derin bir nefes aldı ve kelepçeleme işini bitirdikten sonra yavaşça doğruldu. Ji-yong yarı şaşkın yarı kızgın duruyordu.
''Bahçeye çıkmıyoruz'' dedi yüzündeki hiç bir mimik oynamadan, kesinlikle çok gergindi ve bunu da yansıtıyordu. İfadesiz yüzünü koruyarak yürümeye başladığı sırada ister istemez Ji-yong'da onunla birlikte yürümeye başlamıştı.
''Yanlış hiç bir şey yapmadım yemin ederim. Sadece şarkı yazıyordum, artık Seungri'yi de görmüyorum'' Seung Hyun derin bir nefes aldı ve yürümeye devam ederken konuştu.
''Sadece sessiz olamaz mısın?'' diye onu terslediği zaman Ji-yong nedenini bilmese de kalbi kırılmıştı. Daha sonrasında ise yine bir ses duydu kafasının içinde.
'Gördün mü? Umurunda bile değilsin. O beni tercih ederdi.' Kafasını anında iki yana sallamaya başladı ister istemez.
'İstediğin kadar inkar edebilirsin, senin suratına bile bakmıyor hahaha' Bununla birlikte kafasını daha sert sallamaya başladığı zaman gözlerini sıkı sıkı kapatmıştı ve istemsizce iki elini yine kulaklarına götürmüştü. Duymak istemiyordu, gerçek olmadığını biliyordu ve buna kendini kaptırmamalıydı. Öte yandan Seung Hyun havalanan eli ile birlikte anında durmuş ve ona doğru dönmüştü.
'Sana güvenmiyor bile! Baksana beni dahi kelepçelemiyordu ama senden nasıl çekiniyorsa, insanlara zarar vermenden nasıl korkuyorsa artık hahahaha'
''KES SESİNİ!'' diye bağırdı Ji-yong kafasını iki yana sallamaya devam ederken. Seung Hyun ise neler olduğunu anladığı için anında onun kulağına yakın olan elini onun yanağına yaslamıştı.
''Ji-yong bana bakar mısın?'' dedi ama karşısındaki adam kafasını iki yana sallayıp duruyor ve birilerine sesini kesmesini haykırıyordu.
''Kwon Ji-yong! Bana bak!'' diye denedi şansını ama pek işe yaramadı, bu sırada uzakta arabanın yanında onları bekleyen Bay Yang ise şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı.
''İstemiyorum, seni duymak istemiyorum!'' Seung Hyun derin bir nefes daha aldı, bunu yapmak istemiyordu. Daha üç gün olmuştu en son sakinleştirici yediğinden beri, bu yüzden ona sakinleştirici vurmak istemiyordu. Aklına gelen şey ile beraber derin bir nefes aldı.
''Ji-yong, Pamuk Şekerini üzüyorsun. Sakin kalmaya çalışır mısın? Senin için endişeleniyorum'' dediğinde Ji-yong bir anda hareket etmeyi kesmişti. Çünkü karşısındaki adamın bu cümleleri kafasında kendisine bağırıp duran o iğrenç sesin kesilmesine neden olmuştu. Gözlerini yavaşça açıp yüzleri arasında sadece bir kaç santim kalmış olan ve bir eli kendi yanağında duran adamın gözlerinin içine doğru baktı Ji-yong.
''Gerçekten mi?'' diye fısıldadı kısılmış sesiyle.
''Gerçekten. Senin için endişe ettiğimden dolayı bu kadar gergin ve tersim.'' dedi Seung Hyun gülümseyerek. İşe yaramış olmasına gerçekten çok şaşırmıştı ama farkında olmadığı bir şey daha vardı, yakalanmış olan bakışlardan etkilenen kişi aslında kendisiydi...
*
''Size söylemiştim'' dedi Seung Hyun derin bir nefes alıp Ji-yong'ın odasına girerken. Koridorda birbirlerine bakarken Ji-yong birden bayıldığı için onu arabaya kadar kucağında taşımıştı, daha sonrasında da eve taşımak zorunda kalmıştı ve bu kendisini çok yormuştu ama mutlu olduğu bir şey vardı: Bay Yang durumu bizzat kendi gözleriyle gördüğü için bu ufak veda konserinden sonra uzun bir süre kendisini rahat bırakacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsession | Nyongtory & GTop
FanfictionJi-yong tek başına çıkış yapmış çok ünlü bir şarkıcıdır ama bir süre sonra bunu kaldıramamaya ve kafasında olaylar kurmaya başlar. Bu sırada bu olaydan en çok zarar gören kişi sevgilisi Seungri olur. Seungri öldükten sonra akıl hastanesine kapatılan...