1.2

79 10 8
                                    

''Hala karar veremedin mi?'' dedi Seung Hyun elinde kahve bardağı ile salona girerken. Ji-yong'ı sakinleştirmek gerçekten kendisi için aslında zor olmuştu ama bunu artık ilaçsız başarabiliyordu ve bunun nedeni ne olursa olsun işine geldiğini inkar edemezdi.

''Hiç birine hem de'' dedi Ji-yong elinde ki tabletten kendi şarkılarına bakarken. Seung Hyun'un uzattığı kahve bardağını eline aldığında ona minnettar bir şekilde gülümsemişti.

''Şarkılarını bilseydim sana yardımcı olabilirdim ama sadece Cryon'ı dinledim'' dediğinde Ji-yong gülümsemişti. Seung Hyun zaten ben ağır şeyler severim diye bir aura yayıyordu, bu yüzden bu söylediğine asla şaşırmıştı.

''Bir dakika'' dediğinde ise Ji-yong yine şarkı listesine bakıyordu. Onun sesiyle birlikte kafasını kaldırıp bakışlarını yine ona doğru çevirmişti.

''İkinizde müzisyensiniz sonuçta değil mi? İlla ki ortak şarkınız vardır bir iki tane, onlardan söyleyebilirsin?'' dediğinde Ji-yong'ın içtiği kahve boğazına kaçmıştı, bu yüzden istemsizce bir kaç kez öksürdü. Seungri için bir veda konseri düzenlemek zorunda olmak Ji-yong için zaten çok acılıydı, bir de onunla ortak bir şarkıyı söylemek kendisi için ölüm gibi bir şey olurdu. Öte yandan hem Let's Talk About Love hem de Open Your Mind'ın sözleri aklına geldiği zaman istemsizce kızarmıştı.

''Yanlış bir şey söylediysem, özür dilerim'' dedi Seung Hyun onun yanına gelerek sırtına bir kaç kez vururken, Ji-yong tam ağzını açmıştı ki bir anda zil çalmaya başladı. İkisi de birbirine bakarken Seung Hyun kaşlarını kaldırmıştı.

''Bu da ne şimdi?'' dedi yavaşça ayağa kalkarken. 

''Belki Taeyang'tır, kapıya kadar gelebilen biri güvenlikte kayıtlıdır'' dedi Ji-yong karşısında ki adam oldukça huzursuz bir şekilde kapıyı açmaya giderken. Seung Hyun gözden kaybolurken Ji-yong omuzlarını silkip tabletine geri dönmüştü, şarkılara karar vermek ve bu konseri hazırlamak için sadece bir haftası vardı ama öte yandan her kim gelmiş olursa olsun kendisinin kesinlikle çok özlediği biri olacağı kesindi.

''NEREDE O?'' diye bir kükreme duyduğu zaman ise yutkunamamıştı ve nefesi kesilmişti. Elinde ki kahve bardağı bir anda yere düşünce, Hanna bu sesi duymuş ve hemen salona doğru yönelmişti. Ayak seslerini duyan Ji-yong ise anında tableti bir kenara fırlatmış ve ayağa kalkarak salonun en uç köşesine sinmişti.

''Hanımefendi'' diye bir ses daha duydu sonrasında, Seung Hyun büyük bir istikrar ile kızın peşinden salona girdiğinde genç kız çantasını Ji-yong'a fırlatmakla meşguldü. 

''İĞRENÇ BİR İNSAN OLDUĞUNU BİLİYORDUM AMA BU KADAR DEĞİL!'' dediği sırada Ji-yong küçük bir çocuk gibi olduğu yere sinmişti ama Seung Hyun bir anda ikisinin ortasına girdi.

''Hanımefendi'' dedi tekrar ama Hanna fütursuzca  çantasını bir o yana bir bu yana sallıyor ve saydırmaya devam ediyordu.

''HANIM EFENDİ HEMEN ŞU AN SAKİNLEŞMEZSENİZ POLİSİ ARAYACAĞIM!'' Seung Hyun daha fazla dayanamayıp bağırdığı zaman Hanna çantasını sallamayı bıraktı ama bu sefer yüzünü Seung Hyun'a doğru döndü ve ona saldırmaya başladı.

''Ne o?! Sevgilinin ne olduğunu bilmiyor musun yoksa? Sevgilinin ne olduğunu ne yaptığını bilmiyorsan söyleyeyim! Abimi öldürdü!'' dediğinde Ji-yong olduğu yere iyice sinmiş hatta neredeyse yere oturmuştu ve Hanna'nın sözleri kalbinin yarsını tekrar sızlatmıştı. Bir insan ne kadar pişman olabilirse o kadar pişmandı zaten. Sevdiği adamı öldürmüştü, bunu yapmayı kim isterdi ki?

Seungri'nin onun elinde ki bıçağa hamle etmesi aklına tekrar geldiğinde kendisine tekrar lanet okumaya başlamıştı. ''Bırak şunu'' dediğinde sakince bırakabilmiş olsaydı eğer şu an ne deli konumunda olurdu ne de sevdiği adamı kaybetmiş olurdu. İnsanların ona katil demesi canını asla yakmıyordu, canını yakan şey sevdiğini kaybetmiş olmaktı, sonsuza kadar...

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin