3.1

107 10 0
                                    

''Tamam, aklında bir şey var mı?'' dedi Taeyang stüdyoda otururken.

''Hayır'' dedi Seung Hyun oflayarak. Bir süre herkes sessiz kalmayı tercih etti ve düşünmeye başladılar.

''Keşke konserler bitmeden önce bunu düşünseydin, konserde herkesin gözünün önünde sorardın'' dedi Daesung. Onun bu cümlesiyle Seung Hyun ağzını açmıştı ama Taeyang araya daldı hemen.

''İnan bana hoş olmazdı'' dediğinde herkes kafasını Taeyang'a doğru dönmüştü ama o sadece omuzlarını silkmiş ve cevap vermemişti. Seung Hyun kurcalamamaya karar verdi asıl problemine geri döndü.

''Aklıma hiç bir şey gelmiyor'' dedi Ho-seok, Seung Hyun'tan en uzakta olacak şekilde otururken.

''Ji-yong klasikleri seviyor aslında, ne bileyim düz bir restoranda bir anda kutu çıkarsan o da uygun bence'' dedi Daesung biraz düşündükten sonra. 

''Buldum!'' dedi Ho-seok bir anda heyecanla ayağa kalkarak. 

''İkizler burcu musun oğlum?'' dedi Taeyang gülerek ama onun bu cümlesiyle herkes gülmüştü.

''Durun durun, söylesin'' dedi Seung Hyun derin bir nefes alarak.


*


''Bir tanem'' dedi Seung Hyun mutfakta bir şeylerle uğraşan sevgilisine belinden sarılırken. Ji-yong başta ürkse de yanağına konan öpücükle gülümsemişti.

''Sevgilim'' deyip elinde ki kaşığı yavaşça tezgaha bırakmıştı.

''Erken geldin'' dedi yüzünü ona doğru dönerken. Aslına bakarsanız hayli keyifsizdi ama bunu yansıtmayı kesinlikle istemiyordu.

''Ho-seok ile işimiz erken bitti, bende seni daha fazla yalnız bırakmak istemedim'' dedi Seung Hyun onun kulağına yaklaşarak. Daha sonrasında dudaklarını yavaşça sevgilisinin boynuna indiğinde Ji-yong derin bir nefes almıştı ve bir elini onun yanağına koyarak onu durdurmuştu.

''Bir sorun mu var?'' dedi Seung Hyun yavaşça kafasını kaldırıp sevgilisiyle göz göze gelirken. Genelde bunu başlatan o olur, hatta hep kendisi başlattığı için Seung Hyun'a kızardı bile ama şimdi durduruyordu, bir sorun olduğu belliydi.

''Şey'' dedi Ji-yong derin bir nefes alarak, kavga etmeyi asla istemiyordu.

''Ney?''

''Natalie ile konuştum'' dedi Ji-yong bir çırpıda, aslına bakacak olursanız Ji-yong ve Natalie bayağı iyi anlaşıyorlardı ama ne Seung Hyun ne de Hye-yoon bu durumdan pek memnun değildi. Bu yüzden Seung Hyun sadece gözlerini devirmiş ve ondan bir adım uzaklaşmıştı. Daha sonrasında arkasını dönerek daha da uzaklaşmaya başlamıştı.

''Dur dinle, hemen gitme'' dedi Ji-yong o uzaklaşmaya başlayınca.

''Kavga etmek istemiyorum-'' Ji-yong hemen onun önüne doğru adımladı ve önünde durdu.

''Sevgilim ne olur, sadece beni dinle. Ben de seninle kavga etmekten hoşlanmıyorum biliyorsun'' dedi dudaklarını bükerek, elinden geldiğince masum bir şekilde bakıyordu karşısında ki adama.

''Söyle'' dedi Seung Hyun gözlerini devirerek ama Ji-yong gülümseyip onun yanağına bir öpücük kondurunca o da istemsizce gülümsemişti.

''O beni aradı, ben zaten sen benle küsünce onunla arama mesafe koymuştum'' dedi Ji-yong ve tekrar derin bir nefes aldı.

''Ashley bu sefer temelli olacak şekilde Amerika'dan dönüyormuş ve baban yine bir yemek veriyormuş'' dediğinde Seung Hyun'un bakışları ister istemez keskinleşmişti.

Obsession | Nyongtory & GTopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin