19.02.2021 / Başlangıç.
01.07.2021 / İlk yayım. 18.00
Ölü Portre
1.Bölüm •"Bir ölünün hapsedilmiş gözyaşları."•
Sanat, saklanmış gerçeklerimizin fırça darbeleriyle döküldüğü o bir kaç beyaz sayfa. Boyalar ise bu suça eşlik eden birer suç ortağından çok, dönemin çığlıklarına kulak veren bir yardımcıydı oysa.
Ama insanlar, bu bir suçmuşçasına kınayarak bakıyordu her bir duvardaki zihin sarmaşıklarına. Asılmamalıydı hiç biri, kimse şahit olmamalıydı buna der gibi bazen yüzlerini çeviriyorlar ve bazıları ise yalnıza gülüyorlardı benim zihin sarmaşıkları adı verdiğim her bir forma.
Zihin sarmaşıkları...şu anda bulunduğum, yüzyıllar öncesinden kalma bir kalenin içerisindeki resim portreleri. Onlar dilsiz ama bir o kadar da konuşkandı sanki.
Yalnızca geriye kalanlar dinlemeyi bilmiyorlardı. Hayır hayır, onları dinlemeyi geç, bakıyor olduklarını dahi aslında görmüyorlardı.
Çünkü onlar, geçmişe kör olmuşlardı.
"Neden bu kadar sesli konuşuyorlar?" yanımdan gelen kınayıcı sesle yüzümden acırcasına bir ifade peydah olurken, saniyesinde düzeltmiştim ifademi tekrardan.
"Yalnızca resimlerin ne anlatmak istediğini tartışıyorlar."
Kibar tuttuğum sesimle baş ucumdaki kadına gülümserken o da oturduğu tekerlekli sandalyeden en az benim kadar yalancı bir tebessüm göndermişti suratıma. Bir kaç saniye de olsa dikkatle yüzümde dolanan gözleriyle rahatsızlıkla yerimde kıpırdanırken, eli uzaktan bakıldığında destek vermek istermiş gibi kısa süreliğine de olsa elime değdi ve elim bir anda kendiliğinden titredi. Bana bir şey mi söylemek istiyordu? Onu anlamak adına yüzüne daha dikkatli bakacak iken o, benim çoktan silinmiş gülümsememin aksine bu defa gerçekçi bir tebessümle yüzünü eğdi ve ardından yanımdan ayrılarak başka bir kızın yanında, başka bir tabloyu mesken edindi.
Ben ise daha fazla düşünmeyi bırakıp kadından ardından gözlerimi çekerken, önünde durmuş olduğum resmin renk çağrışımlarını zihnimde canlandırmaya çalışıyor, sözsüz dilini kendimce çözüyordum.
Burası o kadar karmaşık ve akıl almaz bir kalabalıktaydı ki bir an nefes alamadığımı hissettim. Bir kalenin içerisinde, yüzyıllar önce çizilmiş korunaklı resimlerin olduğu bir sergide kendimce takılıyordum. Sanata olan büyük merakımla, serginin açıldığı ilk dakikalardan beri buradaydım.
Her bir resmi özenle inceliyor ve ne kadar yasak olsa da bir kaç tanesinin fotoğrafını evde beni beklemekte olan Esra için çekiyordum. Burası, saatlerce dahi kalsan bıkmadan seni içerisinde tutmaya devam ediyor ve asla sıkmıyordu.
Ya da yalnızca ben öyle düşünüyordum.
"Ne zaman çıkaracaklarmış son resmi? Sırf onu görebilmek adına bekliyorum saatlerdir."
İki genç kızın kol kola girmiş bir şekilde sıkıntıyla söyledikleri kulaklarıma dolarken daha yeni duymuş olduğum bilgiyle şaşırmıştım. Dakikalardır aklımda mesken edinen sorunun cevabını tam da şu anda alıyordum. Burada ki kalabalığın tek sebebi sona saklanan resimdi demek ki. Onların merakla beklediği, benim ise içimi saniyeler içerisinde büyük bir heyecanı dolduran, aynı zamanda yeni herezyanlara kapılmamı sağlayan o resim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Fiction HistoriqueEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...