23.01.2023
Ölü Portre
30.Bölüm"Kraliçenin Mektubu."
Batı Krallığı/ Asil'in Ağzından...
Zamanın içerisinde kaybolmuş biri var.
Sabah, akşamı karıştıran ve hatta günleri unutan biri. Artık güneş doğmuyor onun için, batışı da umurunda değil. Ölmemiş belki ama yaşıyor da değil. Oysaki ülkenin kralı güneş demektir. Halkı aydınlatıp onlara yol gösterir.
Kral düşerse eğer güneş söner ve halkın tutulduğu karanlık onun boğazına çöker. Boğazımda bir yumru var anne, bu yüzden mi? Senin, babamın ve hatta karımın dahi sevmediği ellerimde bir krallık var şimdi. O da ellerimin arasından kayıp gidiyor ve ben yalnızca izliyorum. Bana bunu yapan herkesten, nefret ediyorum.
"Kral ile görüşmek istiyorum."
Tahtımda oturup bomboş gözlerle izlediğim gökyüzünden çektim önce gözlerimi ve kapıya baktım. Lanet adam kapımı aşındırmaktan asla vaz geçmiyordu. Bugünde, bundan önceki bir ayda olduğu gibi gelmişti ve aynı şeyleri söylemesi artık beni boğuyordu. Ben sabırlı bir adam değildim ama buna rağmen onu öldüremiyordum. Kraliçemden kalan son bir emanet gibiydi. O kadına hala kraliçem diyorsun!
Zihnimin attığı çığlık kapının açılmasıyla kesilirken derin bir nefes aldım ve onun yorgun düşen suratını umursamadan kafamı tekrardan pencereye çevirdim. Her günüm böylesine sakindi uzun zamandır. Bundan bir ay öncesinde her şeyi ve herkesi yakıp yıkan ben, o gün sarsılmıştım. O gün...hırsıma yenik düşüp kalbine bir kez daha hançeri saplayacağım o gün. Sonrasında ise at yarışında yaptığım gövde gösterisi Kodesten biraz olsun nefretimi çıkartmak içindi ama yok, bu nefret dinmiyordu. Göğsümde yanan alev alev kor, onu delik deşik edip yakmak istiyordu.
Aklıma yeninden doluşan her şey vücudumda yeni bir elektrik dalgasını oluştururken oturduğum yerde kasıldım. O günden sonra oluşan pişmanlığımla beraber gelen sakinlik işte tam da bu anlarda bozuluyordu. Onları ve olanları hatırladığımda. Onun kalbine hançeri değdirmek en büyük pişmanlık, Kodesi bana tercih etmesi ise ona karşı duyduğum en büyük nefretimdi. Yalan söyleme, ona olan özleminden boğuluyorsun.
"Daha ne kadar burada böylece oturacaksınız? On gün mü, bir ay mı?" dedi öfkeyle ve ardından devam etti. "Bir yıl mı?"
Onun bu öfkesinin de çaresizliğinin de umurumda olmadığını daha kaç kez söyleyebilirdim bu aptala? Artık kendimi konuşmak için dahi yormuyordum çünkü yeterince yorgundum. Onunla uzun zamandır konuşmayı kesmiştim ama o, benimle konuşmaya çalışmaktan asla usanmıyordu. Bir gün, kraliçemden daha da fazla nefret edersem eğer bu adamın kellesini gerçekten uçuracaktım. Artık sesi beynimde yankılanıyordu, hayır bir insan nasıl bu kadar çok konuşabilirdi? Pislik herif.
"Neredeyse bir ay oldu, artık ülkenin başında kral olmadığını söylüyorlar. Diğer krallıklar bunu duydukları halde duracaklar mı sanıyorsunuz? Ülkeyi ele geçirecekler." dedi bu defa. Bu da umurumda değil yeter diye bağırmama az kalmıştı ki devam etti. "Kraliçenin ellerinizin arasına bıraktığı krallık için ona böyle mi teşekkür ediyorsunuz?"
İşte o an kalbim tekledi. Umursamazlığım bir cam parçası gibi tuzla buz oldu ve gözlerim yavaşça ona döndü. Asla ondan bahsetmeyen Peter ilk kez bana onu kendisi hatırlatıyordu. Hatırlamak için önce unutmak gerekti öyle değil mi? Ben hiç unutmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Ficción históricaEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...