13.01.2022
Ölü Portre
12.Bölüm"Kral Kodes"
Boğazımda düğümlenmiş birçok cümle, kulağımda uğuldayan bir ses var.
Canımı yakan, canımı çok ama çok yakan o sese kulak vermek istemeyecek kadar zor bir durumdaydım şu an. Gözlerim; taşmak isteyen bir denizden hallice bana her yeri bulanık bir nesneymişçesine gösterirken, boynumda varlığını an be an hissettiren bir kılıç vardı.
Bedensel olarak yalnızca varlığın hissettiğim basit bir alet, nasıl içimde böylesine büyük bir yıkıma sebep olabilirdi? Göğsümün tam ortasında duran o taş, ağırdı. Çok ağırdı. Ve ben ailemden sonra ikinci kez koca bir ihanete uğramış olmanın şokunu atlatamamıştım.
Omuzlarım yenildiğini kabullenmek istemezcesine dimdik bir şekilde dururken, içim berbattı. Çünkü üzerimde ruhen çökmüş bir kızın çirkinliği vardı. Gözlerinde telaşın, korkunun ve daha bir çok duygunun sırayla geçtiği bir çirkinlik. Can acıtan ama geriye dönüşünün de asla olmayacağını bildiğim bu çirkinlikle başa çıkmayı öğrenmemiş miydim ben? Kendimle dahi savaşmayı daha on sekiz yaşında öğrenmişken...
Sızılı bir yutkunuşun boğazımda bıraktığı o ıslaklıkla derin bir nefes alırken ellerim terlemiş, gözlerim ise bir bağımlının irisleri kadar büyümüştü. Yüzlerce kelime birer birer zihnimde dolanıyor ama hiç biri öfkemi hissettirecek kadar ağır olmuyordu. Onun canını, nasıl yakabilirdim ki? Ya da asıl soru...onun canı, benim bu zamana kadar yanan canımın yüzde biri kadar dahi acır mıydı?
"Sana, bu zamana kadar ne yaparsan yap hiç bir zaman düşman olmadım. Seni öldürmek için arkandan, senin yaptığın gibi gizli gizli planlar kurmak yerine hep seni anlamaya çalıştım..."acıyla eteklerimi sıkı sıkıya tutarken elindeki kılıç bir milim dahi hareket etmedi. Kararlıydı, bundan günler öncesinde kalbime hançeri acımadan sapladığındaki gibi. Ama bu defa onun karşısında, canı ne kadar yansa dahi onu düşünen bir Ecem yoktu.
"Ben seni, kendi içimde haklamaya çalıştıkça sen nasıl böylesine pislik bir adam olabildin?" Gözü seyirdi. Adem elması hızla hareket etti ama durmadım. Gözleri birer atmaca gibi yüzümde dolanırken, bunların dışında hiç bir tepki vermiyordu.
"Yaptıklarına körsün, o zaman dinle! Bir aydır, senin canını kurtardığıma beni pişman ettiğin o günleri sana tek tek anlatayım." kafamı sinirle iki yana sallayarak elindeki kılıcı hızla elimle iterken avcumdaki acıyı hissettim, ardından akan sıcak kanı. Gözleri işte ilk kez o an hızla elime dönerken kılıcını gözlerindeki alevlerle hızla kınına soktu ve ben arkamı dönerek derin bir nefes verdim. Ucuz yırtmıştım.
Gözlerim ne anlatacağımı hatırlamak istercesine ağaçta takılı kalırken aklımda bir bir yaptıklarını sıralayarak yüzüme yeniden kinci ifademi yerleştirdim ve ufak öksürüğümle hızla arkamı döndüm. Saçmalama, tabii ki kollarım birbirine bağlı ve bir ayağım hesap sorduğunu belirtircesine önde!
"Önce beni suçsuz yere tam dört gün mahzene attın, yetmedi aç bıraktın. Sonra sürekli ölümle tehtid edip sarayın içerisine ölüm düzenekleri kurdun. Ama tabii bu da seni kesmedi, baktın ölmüyorum bu sefer hançeri acımadan kalbime sapladın. Ya uyanalı daha bir gün oldu! Ama sen asla vazgeçmiyorsun. Söyle bana, lütfen söyle. Ne istiyorsun benden? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Ficción históricaEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...