10.09.2022
Ölü Portre
20.Bölüm"Siyah Zarf"
Şimdi darağacının tepesinde, boynuna bir ip geçirilmiş o kişiyim. Öylesine çaresiz, öylesine bitkin. Sanki kopsa o ip, o bıçak vurulsa boynuma geçecekmiş gibiydi hislerim. En alt sınırlardaydı artık acı eşiğim.
Bazen kendimden dahi kurtulmak istediğimiz zamanlar olurdu ya...şu an tam olarak böylesine berbat bir haldeyim. Acınası...ve çokça güçsüz. Fark ettiğim en önemli şey ise, gücümün sevdiklerimden geldiği gerçeğiydi. Bana güç verenler, düştüğümde ayağı kalkamam da habersiz güçleri olan o insanlar...işte şimdi çok uzaktalar. Ben hem onlardan hem de kendimden çok uzaktayım.
Karşımdaki adam, ellerini birleştirmiş bir şekilde kafasını eğmiş ve bacaklarını hafif aralamış otururken uyandığımdan bir haberdi. Ben ise onu bundan haberdar etmek istemeyecek kadar düşüncelerinin içerisinde boğulmuş biriydim. Buraya gelme amacım bambaşkaydı ama şimdi görüyordum ki hiçbir şey istediğim kadar kolay olmayacaktı. Bir yıl sonra, elimi kolumu sallaya sallaya gideceğimi sanan benliğime sesli bir kapak gibiydi bu. Diyordu ki o ses, aptallığından öleceksin!
Belki de tam olarak sonum bu olacaktı. Buraya, Kodes ile Zehir'in ilişkisini öğrenmeye gelmiştim. Bu adamda bir şeyler vardı, yaptığı planlar...belki de Zehir olarak bunları öğrenip Asil için çok önceden önlem alabilirim düşüncesiydi her biri. Eğer buraya gelmeye zorunlu kılındıysam elimden ebetteki bir şeyler gelmeli düşüncesi birazda olsun içimi rahatlatıyordu ama şu an görüyordum ki, öğrenmek istediklerim ve kaçma planlarım hiçte kolay olmayacaktı.
"Canın çok mu yandı?"
Kodesin, yerimden zıplatan o sesi kısıkça duyulduğunda dalgınlığımın farkına hızla vararak boş gözlerimi onun sıkıntılı yüzünden çektim ve duvara çevirerek cevap vermedim. Bu adamın duyguları o kadar karmaşıktı ki gerçekten emin olamıyordum. Seven insan, sevdiğinin canını acıtır mıydı? Zehir çokta sevilmeyi hak eden biri olmasa da belki de tencere kapak misali birbirlerini bulmuşlardı. Ölümüne kötü çift.
"Aksine senden benimle savaşmanı beklerdim Zehir." cevap vermeyeceğimi anlayarak aldığı derin bir nefesle devam ettirmişti cümlesini. Sorgulayıcı sesiyle beraber bir an yutkunurken o an onun da benden fazlasıyla şüphelendiğini hissettim. Haklı.
Asil bir büyücü olmamasına karşın, bambaşka biri olduğumu en başından beri hissederken bu Kodes için çocuk oyuncağı olmalıydı. O yüzden bu beni daha fazla korkuttu. Hayır şimdi bi dokunsa elime, yapsa bi büyü, görse sıfatımı...bittim ciddili bittim.
"Benimle konuşmayacaksın..."sıkıntılı sesiyle beraber bir sorudan çok kesinlik bildiren cümlesiyle kalktı oturduğu koltuktan. Ay nolur gitsin, terk etsin beni muşmula suratlı.
"Burası ikimizin odası, eşyaların dolaplara çoktan dizildi. Hizmetine on hizmetli verdim onlarla istediğin gibi ilgilenebilirsin," boş gözlerim dehşetle ona dönerken sonunda dikkatimi çekebilmiş olmanın verdiği kibirli gülümsedi. Ben hala ikimizin odası dediği yerdeyim, biri beni vursun.
"Bu arada, getirdiğin o hizmetçi kız da kapıda...aşçıyı da mutfağa postaladım. Umarım o adamı yemeğine zehir katmamdan şüphelendiğin için getirmemişsindir." Demek, yeşil göz buradaydı, sonunda güzel bir haber.
Kollarını göğsünde bağlayarak yüzsüz bir şekilde alayla mırıldandıkları sinirimi daha da fazla bozarken daha fazla dayanamayarak tısladım. "Hayır, aksine senin yemeğine zehir katsın diye getirdim." gaddar sesime bir an ben dahi şaşırırken o uzun zaman sonra gerçekten kıkırdadı. Gözlerim kör oldu bu nasıl gülmek!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Ficção HistóricaEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...