15.10.2023
Ölü Portre
32.Bölüm"Darağacı"
"Öldüğüne eminsin öyle değil mi?"
Gelen tehditvari tanıdık sesle tüylerimin anında diken diken olduğunu hissettim. Kimin ölümünden bahsediyordu? Ses öylesine baskındı ki adeta zihnimde çınlıyordu. Bu sesin ise içimde uyandırdığı tek şey öfkeydi. Ona karşı içimde karşı konulamaz bir öfke vardı.
"Elbettee."
İçimde yanan ateşi daha da harlayan bu cevapla uyandığımı hissederken artık kimden bahsettiklerini biliyordum.
Vücudumun rahat bir yatakta uzandığının farkında olarak kıpırdandığımda kapalı gözlerimden yaşlar birer birer süzüldü ve ben gerçekliğe uyanmak istemedim. Ne zamandır uyduğumu bilmesem de buradaki hisler bedenime oldukça tanıdıktı. Burası, Batı kalesiydi. Zehir ve Asilin odası.
"Onuu içeriyee almayacakk mısınızz?"
Helix'in pürüzlü sesi yeniden duyulduğunda dişlerimi adeta çeneme kilitledim. Bana bunu yaptığına inanamıyordum. Bu bana yapılan kaçıncı ihanetti? Ona birçok çıkış yolu sunmuşken Doğudan ayrılmak istemediğimi defalarca söylemiştim. O ise en başından beri beni kandırarak Asile itaat etmeyi seçmişti.
"Odaya tek bir hizmetli dahi girmeyecek! O artık hapis anlamıyor musun?"
Asilin aşağılayıcı sesinin ardından gelen adım sesleriyle kalbimin daha da çok sıkışması orantılıydı. Aylardır iki kardeşin elinde bir oyuncak gibi çekiştirilirken işte şimdi yeniden hapsolmuştum.
Yaşlı gözlerimi işte ilk kez o an da araladığımda göz göze geldiğim ilk kişi Helixti. Yeşil gözleri titrekçe bakarken hemen kapının yanında elleri önüne bağlanmış bir şekilde ayakta duruyordu. Durduğu yer arka tarafımda kalan kral ve kraliçe tahtının önüydü. Asil'in tahtının önü.
"Uyandıı." dedi gözlerimin içerisine baka baka mırıldanırken ki onu ellerimin arasına alarak yok etmek istedim. Daha önce kimseye böylesine büyük bir öfke ve nefret duyacağımı tahmin edemezdim. Oysaki onu bir kaşık suda boğmamak için zor duruyordum ki kendimi neden durduğumu düşündüm. Yok et onu, senin saygını hak etmiyor.
Zihnimde yankılanan komutla beraber arka tarafımdan gelen hareketlenmeyi umursamazken akan göz yaşlarıma inat dümdüz bir ifadeyle kalktım o yataktan. Üzerimde ki elbise hala aynıydı. Kanlı günün kanlı elbisesiydi o. Hem yok etmek hem de sonsuza kadar saklamak istediğim bir elbise...
Çıplak ayaklarımın yere değmesiyle beraber gözlerimi yalnızca Helix'e dikerken belki de bir canavara benziyordum ama bu asla umurumda değildi. Beni bu hale getiren onlardı. El birliğiyle önce hayatımı mahvetmiş, tam düzelttim derken birini daha kaybetmemi sağlamışlardı. Anne babasını kaybeden küçük Ecemin acısı işte şimdi yeniden taptazeydi. Sanki yeniden o günlerdeki gibi çaresiz ve tekti.
Helix'e doğru attığım her adımda göz bebeklerinin titreyişini büyük bir boş vermişlikle izledim. Attığım her adımda odadaki ölüm sessizliği benim çıplak ayaklarımla kesilirken birkaç adım sonra tam önünde durdum. Eminim şu an da karşımda kendimi görsem mahvolurdum ve ben ona kendimi izlettim. Kalbinin hala köşesinde bir yerde kalan merhametine vurduğum bir silleydi bu. Gerçek Ecemi buradaki herkesten daha çok görmüştü o. Kardeşim yerine koymuştum ben onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Ficción históricaEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...