16.07.2021
Ölü Portre
9.Bölüm"Işıklı cümleler."
Akıyordu zaman...sessizce ve en çokta fark ettirmeden. Tik tak...tik tak...tik tak...ve bu ses bana verdiği farkındalıkla yalnızca sabrımı sınıyordu. Ben ise fazlasıyla sabırsız bir insandım, en çokta bir şeylere geç kalmaktan korkardım. Aileme geç kalmıştım, kardeşime geç kalmıştım; peki ya şimdi? Şimdi sırada ne vardı?
Keşkeler'in...diyerek usulca fısıldadı bir ses. Keşke demek için, sen çok geç kaldın.
Düşünceliydim, dakikalardır. Kafamın içerisi bir cümbüş yerinden farksızdı. Benim içimde yaşadığım çelişki ve bulanık düşüncelerimi gören Akın, sessizce odadan çıkarken o an gözlerimi koluma silmek adına kaldırmış ama gördüğüm buruşuklukla geri indirmiştim. Ne çok yaşanmışlıklar vardı zihnimizde. Yaşanmışlıklar...aklıma gelen küçük bir anımızla bir yaş daha akmıştı işte gözlerimden.
Küçüktük biz, küçücüktük. Şimdinin aksine belki de çoğu şeyi bilmiyorduk. On sekiz yaşında bir genç kız olmak, o zamanlarda her şeyi bilmek demekti. Biliyorum sanmaktı, ben de öyle sanmıştım. Kardeşime bakmaya başladığım ilk yıllarda ikimizin de kalbi acıyla doluydu ama birbirimizden hep saklardık. Nerede bulsak boş bir zaman orada düşüncelere dalardık. Ve bir gün hiç yapmama gereken bir şeyi yapmıştım, kardeşime sana kendimden dahi iyi bakacağım dediğim o gün, ben sözümü tutamamıştım.
Ocakta kaynayan çorbayı karıştırdığım bir andı, ev sessizdi çünkü yalnızca ikimiz vardık. Fırsattan istifade akan göz yaşlarımla önümü dahi göremezken çelik tencerenin kulpunda ilk elimi yakmış, ardından onu havluyla tutmak istemiştim; tutmuştum da. İşte bu yaptığım ilk hatamdı benim, her şeyi bildiğini sanan tarafıma ilk yediğim balyozdu belki de, bilmiyorum.
Hatırlıyordum her dakikasını o anın. Ne yapacağımı düşündükçe akmıştı göz yaşlarım önce, nasıl karnımızı doyuracağımızı düşünmek sıkıyordu belki de canımı. Ve ben içeriden gelen ağlama sesini duyduğum an unutmuştum o an her şeyi. Havluyu gelişi güzel bir şekilde ocağın yanına bırakırken ateş en kısıktaydı oysaki. Çorbanın yanmaması için bir önlemdi bu, havlunun yanacağını bilmeden. Ve o kısık ateş yanına attığım havlunun tutuşmasına engel olamamıştı, sonrası ise kıyamet. Kardeşime sarılarak teselli ettiğim cümlelerin sonunda tam yanımda uyuya kalırken kalkmıştım hızla olduğum yerden. Ama geç kalmıştım bir kere, o gün o tüp patlamıştı. Ve ben, ailemizden kalan iki şeyden birini işte o gün kaybetmiştim. Evimiz...harabe olmuştu ve kollarım...kardeşimi korumak için sardığım kollarım o gece yanmıştı.
Kollarımda acıyla gezdirdim gözlerimi ve titreyen çenemle hıçkıra hıçkıra ağladım. Oldukça uzun bir zaman sonra kendime yaptığım en büyük iyilikti bu, bir şeyleri içime atmayı bırakmak. Kendime bir kez olsun sağır olmamak. Sardım kollarımı, kendime çektiğim bacaklarıma ve gözlerimi kollarımdan sonunda çektim. Bugün, şu anda, bu anı aklıma geliyorsa eğer; bunun tek sebebi ailemden kalan son şeyi de kaybetmiş olmamdı. Benim elimde artık hiç bir şey kalmamıştı.
Dizlerime gömdüğüm yüzümle olduğum yerde sallanırken saatler geçti, kimse gelmedi. Ben ise artık göğsümdeki acının yeniden başlamış olmasına ağlıyordum içlice. Ağlamak için ne kadar çok sebebim varmışta, görememişim meğer.
Ağlamazdım çünkü ben. Gülerdim hep. En çokta kendimden çok başkalarını düşünürdüm. Belki de buradan geliyordu kırıldığım insanları dahi kolayca affetmem. Kırıldığım an yaşadığım acıya rağmen susardım ki bende onu kırmayayım. Acısını bilirdim çünkü, kırıldığım anların çokluğundandı bu bilgi. O an, beni herkesten daha çok kıran adam düştü zihnime. Nefret etmek değil de, ilk anda dahi ondan asla haz almadığım geldi aklıma. Nasılda yüzünü buruşturarak bakıyordu yüzüme...gülümsedim ağlarken burukça. Ona asla alışmayacaktım hani? Hiç kimseye alışmayacak, onları hatırlamayacaktım. Ama bunun mümkün dahi olmayışını işte şimdi yaşayarak anlıyordum. Ben ilk kez bir adama içim gidercesine bakmıştım ve en çokta ondan kaçmıştım. Ama en kötüsü de, bu zamana kadar her kırıklığımı unutmama rağmen o hançeri nasıl unutacaktım? Onu acımdan saplayışını, sabahında belime sardığı kollarının dahi bir oyundan ibaret oluşunu...unutamazdım ki. Ah, benim ciğerimi herkesten çok dağlayan adam, gel de bana unuttur şimdi kendini. Yaptıklarını, ettiklerini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ PORTRE
Ficción históricaEcem'in normal giden hayatı, gittiği resim sergisindeki portrenin içine çekilmesiyle tepetaklak olur. Gözlerini açtığında ise, prensini öldürmeye çalışan bir prensesin bedeninde uyanır. *** "Kraliçem!" Dedi bir kez daha o huysuz sesiyle. Elindeki ha...